İnsan hakları tüm insanların din, dil, ırk, renk, cinsiyet ayrımı gözetmeksizin; eşit, özgür ve onurlu yaşama hakkına sahip olmasıdır. İnsanlar eşit haklara sahip olarak dünyaya gelirler. Bu haklar insanlara bağımsız seçim yapma ve kendini geliştirme özgürlüğü tanır. Ancak bu özgürlükler başkalarının haklarına saygılı olmayı da gerektirmektedir.
“Bütün insanlar hür, haysiyet ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler ve birbirlerine karşı kardeşlik zihniyeti ile hareket etmelidirler.” İnsan haklarının tarihsel gelişimine bakacak olursak, yakın çağın bireysel haklar ile ilgi en önemli yazılı belgesi olan Magna Carta, insan hakları kavramının vücut bulduğu ilk sözleşmedir. Bu ferman kanunsuz tutuklamalara, mala el konulmasına ve keyfi vergi alınmasına karşı gelmiştir. Bununla birlikte; tüm insanların temel hak ve özgürlüklerinin belirlendiği İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, birçok ulusal ve uluslararası yasanın temelini oluşturmaktadır. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından 1948 yılında benimsenen bu bildirge; insan onurunu, hak ve özgürlüklerini, adaleti vazgeçilmez kılarken aynı zamanda ayrımcılığı ve insanlar üzerindeki baskıyı yok etmeyi amaçlamaktadır. Bunun yanı sıra bu bildirge; iyi bir yaşam düzenin, kadın ve erkeğin hak eşitliğiyle sağlanacağına da vurgu yapmaktadır.
Öte yandan, bazı düşünürler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin bazı maddelerine karşı çıkarak her insanın ekonomik açıdan eşit doğmadığına ve bundan yoksun bir durumun hak ve özgürlük sayılmayacağına dikkat çekerler. Küba Devrimine önderlik eden Fidel Castro düşüncesini şu şekilde ifade etmiştir: “Bizler çoğu kez insan hakları üzerine konuşuyoruz. Ama aynı zamanda insanların hakları üzerine de konuşmalıyız. Diğerleri lüks otomobillere binebilsin diye neden bazı insanlar çıplak ayaklarıyla yürümek zorunda? Diğerleri 70 yıl yaşasın diye neden bazı insanlar 35 yıl yaşamak zorunda? Diğerleri müthiş derecede zengin olsun diye neden bazıları berbat bir şekilde yoksul olmak zorunda? Ben, bir parça ekmeğe bile sahip olamayan dünya çocuklarının adına konuşuyorum.”
Uluslararası insan hakları düzeni, Birleşmiş Milletler tarafından sağlanmaktadır ve insanlara verilen yaşama hakkı, din, vicdan ve düşünce özgürlüğü gibi en temel haklar gasp edilemez. İnsanlar tarafından bu haklar engellenemez ve ebedi olarak devam eder. Ancak insan hakları ne kadar önemli bir konu olsa da zaman zaman ihlal edildiğini görmekteyiz. Bu yüzden her insan doğuştan getirdiği birtakım haklarının olduğunun bilincinde olmalıdır. Bu haklara saygı gösterilmediği ve çiğnendiği durumda ise Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde veya bu gibi kuruluşlarda, hukuk çerçevesinde, kendini savunmayı bilmelidir.
11-C Sınıfı S. GÜNKILIÇ