Kategoriler

BİYOÇEŞİTLİLİK, İKLİM, ÇEVRE: NASIL SEFERBER OLURUZ? / BIODIVERSITÉ, CLIMAT, ENVIRONNEMENT : COMMENT SE MOBILISER?

Paris İklim Anlaşmasının beşinci yılı kutlamaları çerçevesinde, Fransa’nın Türkiye Büyükelçisi Herve Magro tarafından düzenlenen, İstanbul Fransız Enstitüsü’nde gerçekleştirilen, Biyoçeşitlilik,İklim,Çevre:Nasıl seferber oluruz ? adlı yuvarlak masa toplantısına bir grup öğrencimizle online katılım gerçekleştirdik. Fransa’nın Türkiye Büyükelçisi Herve Magro, Fransa’nın Çevre Alanındaki Büyükelçisi Yann Wehrling,  Prof.Dr.Zeynep Zaimoğlu, Doç.Dr. Çağatay Tavşanoğlu, Doç Dr. Hakan Gür,TEMA ‘dan Ceren Pınar Gayretli, Aktivist Duru Barbak konuşmacı olarak yer aldılar.Sayın Patrik I.Bartholomeos video ile Çevre ve Biyoçeşitlilikle ile ilgili görüşlerini bizlere aktardı.

Konferanstan bahsetmeden önce Paris İklim anlaşması ve amaçlarını hatırlayalım;

2015 yılında Paris’te düzenlenen COP21(Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 21.) Taraflar konferansında kabul edilmiştir.

Anlaşmanın amaçları;

Uzun dönemde, küresel sıcaklık artışının sanayileşme öncesi göre 2 derecenin altında kalmasını sağlamak,  Sera gazı salınımlarının küresel seviyede azalma eğilimine geçilmesi, Anlaşmanın yürürlüğe giriş anından itibaren bilimin elverdiği her türlü olanağı kullanarak sera gazı salınımını azaltacak her türlü önlemin kısa sürede aktif hale getirilmesidir.                                                                              Paris Anlaşması 22 Nisan 2016 tarihinde imzaya açılmış ve 194 ülkenin imzasıyla 6 Kasım 2016’dan itibaren yürürlüğe girmiştir. Bu anlaşma dünya tarihinde, iklim değişikliği ile ilgili en geniş kabul görmüş anlaşma olma özelliğine sahiptir.

Ancak WMO (Dünya Meteoroloji Örgütü) Genel Sekreteri Petteri Taalas Kasım 2019’da yaptığı açıklamada ‘’ Gerilemeye dair hiçbir belirti yok. Paris İklim Antlaşması’nın imzalanmasına rağmen atmosferdeki sera gazı yoğunluğu giderek artıyor ve Dünya’nın bu seviyede karbon salınımını en son 3-5 milyon yıl önce tecrübe ettiği, o dönemden bu yana gezegendeki ortalama sıcaklık 2-3 derece arttı ve deniz seviyesi de 10-20 metre arası yükseldi’’ demiştir.

Ve 2020’nin sonuna geldiğimiz bu günlerde, WMO (Dünya Meteoroloji Örgütü) 2020 Küresel İklim Durumu geçici raporuna göre, okyanus sıcaklığı rekor seviyelerde ve okyanuslar tarafından soğurulan karbondioksitin (CO2) suyu daha asidik hale getirilmesinden etkilenen deniz ekosistemi, 2020’de küresel olarak okyanusların % 80’ninden fazlasının sıcak hava dalgasına maruz kalması nedeniyle daha da fazla zarar gördüğü, ekstrem sıcaklıklar, orman yangınları ve sel gibi yüksek etkili olayların yanı sıra rekor kıran Atlantik kasırga mevsiminin milyonlarca insanı tehdit ettiğini göstermektedir.

Birleşmiş Milletlere göre, Paris Anlaşmasında getirilen küresel ısınma artışını sanayi öncesi döneme göre 1,5 derecede sınırlama hedefine ulaşabilmek için emisyonların 2030 yılına kadar her yıl %7,6 oranında düşmesi gerekmektedir.

Buradan hareketle konferansa dönecek olursak; iklim değişikliği çalışmalarının hepimizi ilgilendirdiği yani hem devletleri hem de bütün tarafları ( Sivil toplum, Bilim insanları, Gençler ), ulaşılabilecek normları hep birlikte nasıl yukarı taşıyacağımızı özellikle bilim insanlarının disiplinler arası köprü kurarak pedagojik geliştirme sağladıkları vurgulanmıştır. İklim değişiminin görülebilir, ölçülebilir etkilerini yaşamaya başladığımızı, beslenme kapasitemizi ve çevre felaketlerine katlanma kapasitemizi zorlamaya başladığını, gıda güvenliği, temiz su, temiz gıdaya erişimin azalmaya başladığı ve salgın hastalıkların gelecek yıllarda artış görüleceğine dikkat çekilmiştir.

2021’de Glasgow ‘da yapılacak COP26 ( Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 26) zirvesinin çok önemli olacağını çünkü bu zirvede önümüzdeki on yıllar için iklim hedeflerinin daha da yukarıya çekilmesinin kabul edilmesinin beklendiği ve aynı zamanda kalkınma modelinin dönüştürülmesi, enerji geçişlerinin sağlanması için önemli kararlar alınmasının hedeflendiğinin ayrıca Fransa’nın, Dünya Doğa Kongresine ev sahipliği (Marsilya’da) yaparak, 2021’de düzenlenecek COP15 (Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çevre Sözleşmesi 15) Taraflar konferansında Biyoçeşitlilik sözleşmesinin(CBD) kabul edilmesi için çok sayıda çalışma yürüttüğünü ve ayrıca 2023-2024’te Emisyon değerlendirmesi toplantılarının da yapacağı duyuruldu.

Ülkemizde yürütülen çevre çalışmaları Çevre Şehircilik Bakanlığı, Kamu Kuruluşları, Sivil Toplum Örgütleri, Üniversiteler; Avrupa Birliği ile yürütülmekte ve tabana yayma çalışmalarının devam ettiği örneklerle açıklandı.

TEMA Vakfı, 81 İlde aktif gönüllüler ile çevre çalışmalarını yürütmekte olduğunu ve iklim değişimine karşı yapılan çalışmalarda gençlerin ve kadınların katılımını teşvik edildiğini, öğrencilerle her yıl değişik başlıklar altında projeler yaptıklarını, birçok sivil toplum kuruluşu ile İklim Ağını oluşturduklarını ve toplumun her kesiminden insanlara bilginin aktarılmasını sağladıklarını ifade ettiler. Biyoçeşitliliğin korunması için toprağın ve doğal ortamın korumanın, gıda güvenliği, suyun korunması, tarım alanlarının korunmasının büyük önem taşıdığı belirtildi.

KONDA araştırma ve danışmanlık şirketi tarafından ‘’Türkiye’de İklim Değişikliği ve Çevre Sorunları Algısı’’ araştırmasının sonucuna göre, ankete katılanların %51,5’i  iklim krizini virüsten daha büyük bir tehdit olarak görmektedir. Her 10 kişiden 7’sinin İklim değişikliği hakkında bilgi sahibi olduğu görülmüştür. Katılımcıların % 71,4 ü İklim değişliğinde insan faaliyetleri etkili olduğunu kabul etmektedir. İklim krizi yoktur diyenler % 6,5 olduğu, dolayısıyla bu araştırma toplumda çevre bilincinin oluştuğuna işaret etmektedir.

İklim değişikliğinden en çok etkilenecek alanlar arasında yer alan Akdeniz Havzasındaki ülkelerin birlikte yürütmesi gereken etkinlikleri olduğunu bunların arasında iklim, biyoçeşitlilik ve özellikle nesli tükenen türlerin korunması (plastikler, balıkçılık ve deniz kazaları gibi sorunlardan) genel anlamda Akdeniz havzasının korunması olarak vurgulandı.Ülkeler arasında araştırma paylaşımları yapılmasının sonuca ulaşmayı kolaylaştıracağını ve aynı zamanda yeterli araştırma yapamayan ülkelerin perspektifini geliştireceğini, araştırmacıların maddi ve manevi olarak desteklenmesi durumunda, araştırmaların hızlanacağını bununda biyoçeşitliliğin korunmasını sağlayabileceğinin düşünüldüğü ifade edilmiştir.

Fransa için, Türkiye için, Avrupa için ve bütün dünya için sorunların aynı olduğu 2015 yılında Paris Sözleşmesindeki taahhütlerin sera gazı salınımının 2 dereceyi aşmaması yönünde iken bugün gelinen noktanın bilim insanları çok  kötü gördüğünü böyle devam edilmesi halinde sıcaklığın 5-6 derece yükseleceğini, bunun da büyük sıkıntılar doğuracağını, bu nedenle Avrupa Konseyi 2021’de Glasgow’da yapılacak COP26 toplantısında sera etkili gazların  %55 azaltılmasının hedeflediğini ve gezegenin geleceği için yani insanların kendi gelecekleri için bunu uygulamaları gerekliliği üzerinde duruldu. Gezegenimizin % 30’nun koruma bölgesi ilan edilmesinin gerekliliğine ve iklim ile biyoçeşitlilik çalışmalarının birbirine yaklaşması için çaba harcamanın önemi örneklerle vurgulandı.

İklim değişikliğinin etkilerini azalmak için, Okulumuzda öğrencilerimizle gerçekleştirmekte olduğumuz permakültür çalışmaları; bahçe çalışmaları, kompost yapımı, gıda, tohum ve doğal temizlik ürünleri atölyeleri, evcil hayvan bakımı, ağaç dikimi, akran eğitimi gibi faaliyetler öğrencilerin çevre bilinci oluşturmalarında, iklim değişikliği etkisini azaltmada ve Biyoçeşitliliğin korunmasındaki yerini,önemini bir kez daha fark ederken çalışmalarımızı yaygınlaştırmayı hedeflemekteyiz.

Öğrencilerimiz, bu konferansa katılarak, Küresel iklim değişim ile ilgili ulusal ve uluslararası çalışmaları birlikte yürütmenin büyük bir öneme sahip olduğunun farkına varmış, ufukları genişlemiştir. Küresel Isınmanın olumsuz etkilerini azaltmak için çevre çalışmalarını hızlandıracak, hepimizin tek evi olan GEZEGENİMİZİ kucaklayabilmek için başka ülkelerdeki arkadaşlarının ellerini daha sıkı tutacaklardır…


À l’occasion du 5ème anniversaire de l’accord de Paris, un groupe d’élèves de Saint-Michel a participé à la table ronde intitulée « Biodiversité, climat, environnement : comment se mobiliser ? » organisée en ligne par l’ambassadeur de France en Turquie, Hervé Magro. De nombreux invités sont intervenus : l’ambassadeur Hervé Magro lui-même ; Yann Wehrling, ambassadeur spécialiste de l’environnement ; Prof.Dr.Zeynep Zaimoğlu ; Doç.Dr. Çağatay Tavşanoğlu ; Doç Dr. Hakan Gür ; Ceren Pınar Gayretli, représentante de l’ONG TEMA et l’activiste Duru Bardak. Le Patriarche grec, Sa Sainteté Bartholoméos 1er, a également fait part de ses réflexions.

Mais avant de parler de la conférence, commençons par rappeler les objectifs climatiques de l’accord de Paris :

Objectifs de l’accord :

  • À long terme : faire en sorte que l’augmentation de la température mondiale reste inférieure à 2 degrés par rapport à la période pré-industrielle.
  • À court terme : encourager les efforts vers une baisse mondiale des émissions de gaz à effet de serre, à savoir toutes sortes de mesures pour réduire ces émissions rapidement en utilisant toutes les possibilités de la science. Et ce, dès l’entrée en vigueur de cet accord.
  • L’Accord de Paris a été ouvert à la signature le 22 avril 2016. Le 6 novembre 2016, il entre en vigueur avec les signatures de 194 pays. Il s’agit d’un accord historique sur le changement climatique puisqu’aucun traité n’avait rassemblé autant de signatures jusqu’alors.
  • Malgré cet accord, le Secrétaire général de l’OMM (Organisation météorologique mondiale), Petteri Taalas, a déclaré dans un communiqué de novembre 2019 : « Il n’y a aucun signe de baisse des températures. En dépit de la signature de l’Accord de Paris sur le climat. La concentration de gaz à effet de serre dans l’atmosphère augmente progressivement et la température moyenne sur la planète a augmenté de 2 à 3 degrés depuis la dernière fois que la Terre a connu ce niveau d’émissions de carbone il y a 3 à 5 millions d’années. Le niveau de la mer a augmenté entre 10 et 20 mètres. »
  • Alors que l’année 2020 touche à sa fin, la température des océans est à des niveaux records et l’écosystème marin affecté par le dioxyde de carbone (CO2) absorbé par les océans les rendent plus acides, selon le rapport 2020 de l’OMM (Organisation météorologique mondiale). Les températures extrêmes, les incendies de forêt et les inondations, ainsi que la saison des ouragans record dans l’Atlantique menacent des millions de personnes dont plus de 80% souffrent déjà plus des dommages dus à une vague de chaleur.
  • D’après les Nations Unies, les émissions devraient diminuer de 7,6% chaque année jusqu’en 2030 afin d’atteindre l’objectif de limitation du réchauffement climatique de 1,5 degré par rapport à la période préindustrielle fixé dans l’Accord de Paris.

 

Lors de la conférence, il a été rappelé que le changement climatique nous concerne tou(te)s : c’est grâce à la collaboration entre les États et les sociétés civiles que nous pourrons honorer nos engagements. Les scientifiques jouent un rôle déterminant dans ce processus par la vulgarisation des connaissances et l’établissement des ponts entre les disciplines. Nous commençons à ressentir les effets visibles et mesurables du changement climatique. Nous mettons à rude épreuve nos ressources alimentaires  et notre capacité à endurer des catastrophes environnementales. Les risques épidémiques vont augmenter dans les années à venir et il sera de plus en plus difficile d’assurer la sécurité alimentaire, l’accès à l’eau potable et à une alimentation saine.

Le sommet de la COP26 (Convention-cadre des Nations Unies sur les changements climatiques 26) qui se tiendra à Glasgow en 2021 sera d’une importance cruciale dans ce contexte. C’est à cette occasion que les pays devront s’engager à poursuivre leurs objectifs climatiques pour les prochaines décennies et prendre des décisions importantes pour transformer nos modèles de développement et assurer la transition énergétique.

La France, pour sa part, accueille le Congrès mondial sur la nature (à Marseille). Le pays a mené de nombreuses études pour l’adoption de la Convention sur la biodiversité (CDB) de la Conférence des Parties COP15 (Convention des Nations Unies sur les changements climatiques et environnement 15) qui se tiendra en 2021. Des réunions d’évaluation des émissions se tiendront également en 2024.

Les différentes études environnementales sont menées en collaboration avec le Ministère de l’environnement et de l’urbanisme, les institutions publiques, les organisations non gouvernementales, les universités et l’Union européenne.

En Turquie, la Fondation TEMA a mené des études environnementales avec des bénévoles actifs dans 81 provinces, encourageant la participation des jeunes et des femmes dans les activités contre le changement climatique, réalisant chaque année des projets sous différentes rubriques avec des étudiant(e)s, établissant le Réseau climat avec de nombreuses organisations non gouvernementales et veillant à ce que l’information soit transmise aux personnes de toute origine sociale. En conclusion, la fondation souligne l’importance de la protection de la nature et des sols, des eaux et des zones agricoles ainsi que de la sécurité alimentaire pour préserver la biodiversité.

D’après les résultats de l’enquête menée par l’institut de sondage KONDA, 51,5% des personnes interrogées estiment que la crise climatique est une menace plus grande que les virus et 7 personnes sur 10 sont informées des risques encourus. 71,4% des participant(e)s reconnaissent que les activités humaines sont à l’origine du problème. Seules 6,5% des personnes interrogées rejettent l’idée d’une crise climatique.

Les pays du bassin méditerranéen font partie de ceux qui seront les plus affectés par les pénuries et les catastrophes. Ils doivent donc s’organiser ensemble pour assurer la protection de la biodiversité, la protection des espèces menacées (élaborer des solutions face à la pollution plastique, la surpêche et les marées noires).

Le partage des résultats de recherche entre les différents pays est fondamental dans ce cadre, notamment pour permettre aux pays qui n’ont pas les moyens suffisants de développer des politiques sur la question. La protection de la biodiversité sera d’autant mieux assurée et la recherche accélérée si les chercheuses et les chercheurs sont soutenu(e)s moralement et financièrement.

France, Turquie, Europe…. peu importe. Ce sont les mêmes questions qui nous préoccupent tou(te)s. Tous les pays signataires de l’accord de Paris en 2015 se sont donc engagés à réduire leurs émissions de gaz à effet de serre pour limiter à 2°C l’augmentation de la température du globe. Malgré cela, les prévisions actuelles sont alarmantes et font état d’une augmentation de 5 à 6°C si l’activité humaine se poursuit comme aujourd’hui. Au vu de ces résultats, le Conseil de l’Europe se donne pour objectif d’obtenir un accord sur la réduction des gaz à effet de serre de 55% lors de la réunion de la COP26 qui se tiendra à Glasgow en 2021. Ce n’est pas uniquement pour la planète que les populations doivent se mobiliser, mais pour leur propre avenir. 30% de la surface de notre planète devrait être placée sous protection internationale. Il est enfin crucial de recouper les études sur le climat et celles sur la biodiversité.

Au lycée Saint-Michel, nous avons nous-mêmes mis en place des ateliers pour participer à l’effort collectif pour la protection du climat. Nous avons un jardin en permaculture et fabriquons du compost. Nous organisons également toutes sortes d’ateliers : jardinage, fabrication de yaourt, kefir, vinaigre et autres produits d’entretien naturels ; soins aux animaux domestiques ; plantation d’arbres, etc. par la méthode d’éducation par les pairs. Ces activités participent à la sensibilisation de nos élèves, à la réduction des gaz à effet de serre et à la protection de l’environnement et de la biodiversité.

Cette conférence aura contribué à élargir la vision de nos élèves qui ont ainsi compris l’importance de mener des études nationales et internationales sur le changement climatique. Ils seront à l’avenir d’autant plus déterminés à collaborer avec leurs camarades d’autres pays pour protéger la PLANÈTE, notre maison à tou(te)s.