Deneysel Öykü: Hasatçı

Evrenin derinliklerinde bir asteroid vardır. Bu asteroidin üstü bir buğday tarlasıyla kaplıdır ve tarlanın ortasındaki karanlık evde hasatçı yaşar. Hasatçının bir adı yoktur. Sabah kalkar, tüm gün buğdayları ekip biçer ve yatağına geri döner. Kim olduğunu ve buraya nasıl geldiğini bilmez. Belki de hep buradaydı. Konuşmayı bilmez. Hatta belki ses tellerini kullanmayı bile bilmiyordur. Belki de ses telleri yoktur. Karanlık kıyafetler giyer. Ne giydiği tam olarak anlaşılmaz, adeta ışığı yutmaktadır. Yüzü görünmez. Belki de yüzü yoktur. Belki de biri değil, bir makinedir. Peki ya buğdaylar? Onları buraya kim ekti ve bu asteroidin üstünde nasıl büyüyorlar? Neden buğday? Bunları niye hasat ediyor hasatçı? Bilinmez. Belki işlediği bir suçun cezasını çekiyor. Belki de buğday yemekten hoşlanıyor. Bir de orağı var. Uzun saplı bir orak. Azrail’in tırpanına benzetilebilir. Estetik duruyor. Ama siyah. Sadece siyah. Adeta boşluk gibi. Bu orak niye var? Onunla ne yapıyor? Buğdaylarla uğraşıyor derdim ancak… Buğdayları nasıl ekip biçiyor gerçekten? Herhangi bir alet kullanmıyor. Evinde de bir şey yok. Sadece tahta duvarlar ve boş odalar. Sadece yatak odası var. O odada da sadece bir yatak var. Karyola, battaniye, çarşaf. Bunların hiçbiri yok yatakta. Sadece tozlu bir yatak ve tarlaya bakan bir pencere… 

Acaba ne düşünüyor? Yıllardır tüm gün buğdaylarla uğraşmaktan sıkılmadı mı? Acaba o ki… Bütün topladığı buğdaylar nereye gidiyor? Asteroidde yerçekimi veya hava yok. Nasıl yaşayabiliyor? Lanet olsun kim bu hasatçı… Ne bu hasatçı! 

Bir gün asteroid bir gezegene yaklaştı. Bu gezegen tabii ki Dünya’ydı. Çarpacağı belliydi; ama Afrika’da küçük bir bölgeye çarpacaktı, o yüzden pek önemli değildi. Çarptığında birkaç insan ölecekti, ama bunu o bölgede yaşayanlardan başka kimse önemsemedi. Birkaç gün boyunca sosyal medyada hikayeler paylaşıldı o kadar. Asteroid birkaç gün içinde çarptı. Hasatçı uyuyordu. Çarpışma olunca uyanmadı. Asteroidi incelemeye gelmiş birkaç bilim adamı vardı o sabah. Buğday ve ev keşfedilince medya çalkalanmaya başladı… 

Uyandım. Orağımı aldım. Hasat vaktiydi. Odamda tüketmeliklerden gördüm. Buraya ektiğimi hatırlamıyordum. Ama bu önemli değil. Devam etmem lazım yoksa karanlık yetişecek. Tüketmelik bugün hareket ediyordu ama bir esinti sezmiyordum. Hızlıca tükettim. Karanlıktan biraz daha uzaklaştım, ama daha çok tüketmezsem arayı kapatacaktı. Tarlaya giderken yolda birkaç tüketmelik daha gördüm ve tükettim. Nedense bugün tüketmelikler bana diğer günlere göre daha fazla enerji veriyordu. Arkama baktım. Tahtanın üzerinde farklı bir şey vardı. Belki boya… Kafanı dağıtma, tüket. Tarlaya çıktım ve gördüklerime inanamadım. Bazı tüketmelikler sabit bazıları hareketliydi. Hareketli diye tükettiklerim bana daha çok enerji veriyorsa onların peşinden gitmeliyim. Tüm gün boyunca gördüğüm tüm hareket eden tüketmelikleri tükettim. Nedense tükettikten sonra hep tahtadaki şeylerden çıkıyordu. Umursamadım. Hava karardı. Yatağıma döndüm. Yatağımda tüketmelikler vardı ve bu her zamanki yatağım değildi. Ama buraya geldiğime göre bu yatak uyumalıktır diye tahmin ettim ve yatmadan önce tüketmelikleri tükettim. İlginçti. Bir tüketmeliğin içinda başka bir tane daha vardı ve bana daha da çok enerji vermişti. Sonra yatağımın olduğu yerin karşısında iki tüketmelik daha gördüm. Birbirleri etrafında hareket ettiler bir süre ama sonra durdular. Yarın tüketirim, dedim. 

Sabah uyandığımda aynı tüketmelikler benzer bir pozisyonda duruyorlardı ama birinin içinde bir tüketmelik daha vardı. Kalktım ve onları tükettim. Sonra düşündüm ki tüketmelikler yan yana gelince sonraki sabah üç tüketmelik oluyorlardı ve birbirlerinin etrafında dönünce bu oluyordu. Ben de bütün tüketmelikleri bir yere toplarsam daha da çok çıkar, diye düşündüm. Bu strateji eski, hareketsiz tüketmeliklerden çok daha iyiydi. Birkaç gün dolaştım ve bulunduğum kara parçasındaki tüm tüketmelikleri bir yere topladım. Bazıları hızlıca hareket ediyor, bazıları ise titreşiyordu. Bir sürü tüketmelik vardı. Bir süre beklemeye karar verdim. Sonuçta bu yeni tükettiklerim bana karanlığı birkaç gün unutacak enerjiyi vermişti. Bir süre sonra tüketmeliklerin sayısı artmıştı ve iç içe tüketmelikler mevcuttu. İç içe olan tüketmelikleri tükettim ve yatağıma geri döndüm. Artık daha çok uyuyabiliyordum, çünkü tüketmelikler ben bir şey yapmadan çoğalıyorlardı ve karanlıktan daha çok uzaklaşabiliyordum. Uyandığımda sadece tüketmem yetiyordu ve sonra uykuya geri dönüyordum. Yeni yatağım tüketmeliklerin olduğu büyük arazinin tam ortasında. Bazen yeni bir şey hissediyorum. Sanki etrafımdaki hava titreşiyor ve ben de bunu algılıyorum… İlginç… Bu titreşimi sanırım tüketmelikler oluşturuyor. Ama önemli değil. Bu titreşimleri algılamak bana enerji veriyor. Bu kadar yeter, uyumalıyım… Yoksa karanlık yetişecek…

 

Y. İMER / 10 C SINIFI