Yeni doğmuş bir bebek düşünün. Daha dünyaya geleli birkaç saniye olsun, ciğerleri oksijenle daha yeni tanışmış olsun, önünde kocaman bir ömür onu bekliyor olsun. Henüz bir kimliği, bir karakteri, kendisine yapıştırılan bir etiketi olmasın. Sahip olduğu, onu gelir gelmez bir birey yapan haklarını düşünün. Hepimiz, kanunen doğduğumuzda birtakım haklara sahip oluyoruz fakat şu an kaçımız bu haklara gerçekten sahibiz? Kaçımız bu haklardan dilediğimiz gibi faydalanabiliyor?
Bu yüzyılda; cüzdanın ağırsa sözün geçer, sözün dinlenir ve saygı duyulursun. Eğer o cebinden çıkan birtakım paran varsa sen bu “insan haklarına” sahipsin. En basitinden düşünelim; güvenlik ve yaşama hakkımız, özünde insan olan “evsizler” için de geçerli midir? Biz yağmur yağdığı günlerde, sıcak evimizde; sessiz, sakin, huzurlu otururken ne yazık ki onların, yağmurun geçmesini bekleyecek bir yerleri veya zatürre olmamak için altına girebilecekleri bir yorganları yok. “Evsiz” insanlara aslında “toplumun görmediği yurttaşlar” demek çok da yanlış olmaz. Son zamanlarda hayatımızda büyük rol oynayan bu salgın sürecinde, bu yurttaşlarla yapılan bir röportajda belirttiklerine göre artık parklarda oturup, uyumak da yasakmış. Nereye gitti insan haysiyetine yaraşır bir yaşam düzeyine kavuşma hakları, nereye gitti ekonomik hakları, nereye gitti can güvenlikleri? Artık toplumdan hiçbir yardım alamadıklarını ve yardımseverlerden yardım beklediklerini söylüyorlar, çünkü cepleri dolu değil ve bu onları görünmez yapıyor. Yine kendi kendimize yarattığımız “zengin, fakir, evsiz, güçlü, zayıf…” etiketleri, insanlığımızın önüne geçti. Zenginin güçlü sayıldığı bir toplumda, “insan” hakları yerini “etiket” hakkına bıraktı.
Dinlenilmiyoruz diye, bu demek değil ki hakkımızı savunmayı bırakalım. Teknolojinin ve çağın yarattığı bazı krizleri fırsata çevirmesini de bilmeliyiz. Sanal gerçekliği, sosyal medyayı; paranın, kıyafetin, lüksün yerine aslında fikirlerimizin bir araya geldiği bir platform olarak kullandığımız zaman sesimizi duyurabiliriz ancak. Çünkü orda gördüklerimiz salt kelimeler. Henüz geç değil! Yarattığımız o toplumda, platformda, birbirimize zengin veya fakir etiketi yapıştırılmadı. Bunun bilincinde olarak hareket etmeliyiz.
11-B M. ÖZTÜRK