FELSEFE ÖĞRETMENİMİZ BELGİN ŞAHİN SARISOY İLE “UMUT” ÜZERİNE BİR RÖPORTAJ

Bu röportaj 9-C sınıfından öğrencimiz Z. Aytekin tarafından yapılmıştır.

Z. AYTEKİN: Hocam, ilk sorumuzla başlayalım. Umut kelimesi sizin için ne anlam ifade ediyor?

BELGİN ŞAHİN SARISOY: Röportajın konusunun da umut olduğunu öğrendiğim zaman biraz daha üzerine düşündüm ve şuna karar verdim: Benim için umut kavramı, bir yaşam motivasyonu ve varlık koşulu. Yani, eğer umut etmezsem ben o yaşama ilişkin motivasyonumun tamamen ortadan kalkacağını düşünüyorum ve var olmamın çok temel bir koşulu olarak düşünüyorum bunu. Çünkü aslında umut etmek çok insani bir yönelim. Biz, bunu şimdi röportajın konusu olduğu için konuşuyoruz; ama yaptığımız her şeyde, düşündüğümüz her düşüncede, hayatın içindeki her durumda umut var. Yani umut bizden bağımsız değil, insan olmanın temel koşullarından biri. Mesela bu yaptığımız röportaj da bir umudu içeriyor; daha güzel bir blog, daha iyi bir eğitim, daha iyi bir gelecek için umut içeren şeyler var. Bütün planlarımızda umut var, bizden bağımsız değil. Niçin okuyorsun, niçin eğitim alıyorsun, niçin edebiyata ve bu bütün çalışmalara karşı verdiğin birtakım emekler var? Aslında bu bizim eğitimle ilgili talebimiz. Senin bu talepte bulunman, bizimle iletişimde olman; bizim sana eğitim anlamında verdiğimiz her şey, yeni olana ve daha iyi olana yönelik olana umut etmemizle alakalı. Biz böyle umut ediyoruz, sen de öyle umut ettiğin için karşılıklı bir emek oluşuyor. O yüzden de çok temel bir motivasyon kaynağı olduğunu düşünüyorum umut etmenin, umudun. Bana göre umut ilk önce bunları ifade ediyor.

Z. AYTEKİN:Hocam, birçok kavramı derinlemesine tartışan filozoflar umut için neler söyledi? İlk elde aklınıza gelenleri bizimle paylaşabilir misiniz?

BELGİN ŞAHİN SARISOY: Bu soruya iki farklı bakış açısıyla cevap vermek isterim. Birincisi: kavramsal olarak umut kelimesini kullanan ve kendi felsefelerinde de kendi söyleyiş biçimleriyle bunları açıklayan filozoflar: Aristoteles, Gabriel Marcel, Kant geldi aklıma. Çok fazla bilinmeyen ama umut konusunda çok önemli bir isim olan Ernst Bloch geldi. Şimdi bütün bu isimler, aslında umudu kavramsal olarak inceleyen ve umut üzerine konuşan filozoflar. Ayrıca felsefede; aslında bu kavramın kendisini kullanmayan ama söyledikleriyle bizim umut üzerine düşünmemizi, ona yönelmemizi sağlayan bir bakış açısı da var. Öncelikle bu kavram üzerinden giderek tanım yapan Aristoteles için umut: “Uyanan insanın rüyasıdır.” Yani Aristoteles umut kavramını; bir uyanışla, bir aydınlanmayla, bir farkındalık ve akılla birlikte düşünür. Gabriel Marcel, varoluşçu filozof, Kierkegaard’ın umutsuzluk kavramı ve umutsuzluk üzerine söylediklerine diyalektik bir bakış açısıyla karşı çıkışta bulunuyor ve diyor ki: “Aslında umut dediğimiz şey, kişinin kendini gerçekleştirme yolundaki bir kararlılığıdır.” Umutsuzluğu bir tarafa bırakarak insanın kendini gerçekleştirmesi için mutlaka kararlılıkla umuda yönelmesi gerekir, bunu da bir oluş süreci olarak ifade eder Gabriel Marcel.

Kant’ta da belirgin bir şekilde umut kavramını görebiliriz: “Neyi bilebilirim, nasıl bilebilirim?”in üçüncü sorusu olarak “Neyi umabilirim?” der Kant. Umudu, temel felsefesinin üçüncü sorusu olarak görür ve bunun üzerine düşünmeye başlar. Bir aydınlanma, rasyonalite filozofu olarak Kant’ı; umut konusunda, neyi umabileceğimizle ahlak bağlantısı kurması açısından da önemli bir isim olarak görürüm. Bloch’un da Tanıl Bora’nın çevirisiyle Türkçe’ye çevrilmiş UMUT İLKESİ isminde bir kitabı vardır. Çok güzel bir kitaptır ama okuma açısından da oldukça zorlar insanı. İnsanın yabancılaşmayla mücadele etmesini anlatır. Bence burada umudu yabancılaşma kavramı olarak düşünmek, insanın kendini aşması için, onun Kant’tan gelen bir bakış açısıyla bir bağlantı kurmasına ve umudu da daha iyi bir gelecek için olmazsa olmaz bir kavram olarak ifade etmesine olanak sağlar. Bunlar umut kavramını kendi felsefelerinde kavramsal olarak düşünen ve söyleyen filozoflar.

Bir yanıyla da felsefe tarihine baktığımızda; aslında umudun kendisinden hiç bahsetmeyen ancak söylediği her şeyin bizi umut kavramına götürdüğü (umuda yönelik başka bir bakış açısına götürdüğü) sözler ve felsefi düşünceler var. İlk önce aklıma; Herakleitos geldi. O: “Her şey değişir.” diyor. Aslında her şey değişir, her şey akar derken Herakleitos; bizim hayatla ilgili daha çok şeyi umut etmemizi kastetmektedir. Bunu bir değişim filozofu olarak değerlendiren, hayata ilişkin değişimden bahseden de var. Ama aynı zamanda; başımıza gelen şeylerin hiçbiri sonsuz ve durağan değildir, her şey akıp gidecek ve biz oradan bir umuda yönelebiliriz şeklinde yorumlayan da var. Ben böyle okuyorum Herakleitos’un bu cümlesini.

Siyaset felsefesinde çeşitli ütopyalar var. Thomas More’un “Ütopya”sı var, Platon’un “Devlet”i var. Her bir ütopyayı ideal bir devlet düzenindeki bir umut olarak değerlendiriyorum çünkü daha iyi bir yaşam, daha iyi bir ideal devlet nasıl tasarlanabilir; ne olabilir diye sorabilmemiz, esasında bizim içimizdeki umut ilkesinden yola çıkıyor. Thomas More, “Ütopya”yı ilk yazdığında, İngiltere’de içinde bulunduğu durumdan hiç hoşnut değildi ve o daha güzel bir gelecek, daha iyi bir dünya hayal etmişti. Bu yüzden de her bir ütopyayı ben bir umut kaynağı olarak kabul ediyorum.

Bugün de ölüm yıldönümü, anmadan geçmeyelim. Felsefe tarihinin, ekonomi biliminin çok önemli bir düşünürü Karl Marx’ı da anmış olalım. Düşünürler; Marx’a gelinceye kadar hem tarihsel okumalarda hem ekonomik yaklaşımlarda dünyayı anlamaya, anlamlandırmaya çalıştı ama Marx bize çok büyük bir umudu aşıladı. Bu dünyayı değiştirebileceğimizi söyledi. Var olan ekonomik ve iktisadi koşulların değişmesiyle tarihi, farklı açıdan bir sınıf çatışması olarak okumanın bizde yarattığı umudu da görmüş oluyoruz. Hem kendisini saygıyla analım hem bizim hayatımızda başka bir umut kapısını araladığı için kendisine de bu sayede anmış olalım. Örnekleri çoğaltabiliriz ama bu iki bakış açısı ve söylediğim filozofların bu röportaj için yeterli olduğunu düşünüyorum.

Z. AYTEKİN: O zaman üçüncü soruya geçelim Hocam. Sizce bir insan için umut etmek neden önemlidir?

BELGİN ŞAHİN SARISOY: Yine bu başlangıçta kendimle ilgili verdiğim cevapla da örtüşebilir. Biz umut etmezsek temel yaşam motivasyonumuzu kaybetmiş oluruz. Niçin umut etmek bizim için çok önemli? Çünkü umut etmek geçmişte kalmayı ve statik olmayı değil bizi daha ileriye taşımayı sağlayan bir duygudur. Umut bize yeniyi anlatır, pasif bir şey değildir. Umut edebilen herkes için harekete geçmek ve o eylemin içindeki geçmişle yeninin bağını koparmak söz konusu olabilir. Yani biz geleceğe yönelebilmek, gelecekte yeni şeyler inşa edebilmek ve yaşamın devamlılığını sağlamak için mutlaka umut etmek zorundayız. Bir insan için umut etmek sınırları aşmak ve yeniye ulaşmak açısından çok önemli diye düşünüyorum. Olmazsa olmaz insani bir özellik.

Z. AYTEKİN:Biz öğrencilerinize, umut etmekle ilgili, bir mesajınız var mı?

BELGİN ŞAHİN SARISOY: Bu benim sıklıkla tekrar ettiğim bir şey: “Öğrencilerim benim umudum.” Sizler bizim umudumuzsunuz. Biz; geleceği inşa etmek, yeniye ulaşmak, sınırları aşmak ve geçmişe takılı kalmamak konusunda size ağır bir sorumluluk yüklemiş de olabiliriz. Oluyoruz da belki ancak gerçekten bunu umut ediyoruz. Her bir öğrencim; benim için yeniye, ileriye, güzele giden bir umut kaynağıdır. İyi bir insan olabilmek ve daha iyi bir dünya inşa edebilmek için umut etmekten hiç vazgeçmemeniz gerektiğini düşünüyorum. Çünkü umut etmek iyi olana ilişkin daha güzel bir dünya için potansiyeli içinde barındırır.

Halil Cibran’ın gençliğe ilişkin çok güzel bir şiiri vardır. Bu benim hem öğrenciler hem de ebeveynlerle de paylaştığım bir şiirdir. Bu şiirin bir dizesinde diyor ki: “Çünkü hayat geriye dönmez, dünle de bir alışverişi yoktur.” İşte burada, bunun gerçekleşebilmesinin tek yolu sizin umut etmenizdir. O yüzden koşullar ne olursa olsun hiçbir zaman vazgeçmemek, dünle alışverişinizi kesmek ve iyiye yönelmek için umudu hep diri tutmanız gerektiğini düşünüyorum. Kısacası hiç vazgeçmeyin diyorum.

Z. AYTEKİN: Belki konumuzla ilgisi olmayacak ama sizinle buluşunca sormak istedim Hocam. Sizce felsefeye ilgi duyan; sorgulamayı, araştırmayı seven bireyler felsefeyi öğrenmeye nereden başlamalıdır ?

BELGİN ŞAHİN SARISOY: Felsefeye ilgi duyan, öğrenmek isteyen birinden bahsettiğimize göre mutlaka okumayı seven biri olacaktır. Ben, felsefeye başlamanın en doğru yolunun metinler üzerinden olduğunu düşünüyorum. Bu hangi döneme, hangi filozofa, hangi düşünceye ait olursa olsun. Burada hiçbir ayrım yapmadan söyleyeceğim, çünkü bazı bakış açıları da var: şöyle şu okunmalı, bunlar okunmalı diyen. Ben bu bakış açısına kesinlikle karşı çıkıyorum. Felsefeyi öğrenmenin en iyi yolunun metinler üzerinden ilerlediğini söylüyorum. Bunlar felsefi metinler de olabilir ama başlangıç açısından, eğer bir öğrenci için düşünüyorsak, edebiyat metinleri de bize çok önemli bir oranda yol gösterecektir. Edebiyat ve felsefeyi kardeşçe, kol kola ilerleyen iki alan olarak görmekteyim. Felsefi metinler ilk başta çok zor görünse de, edebi metinlerden başlayarak, bir metne edebiyat açısından ve felsefe açısından nasıl bakılabileceğinin bakış açısını oluşturmak ve ilerlemek felsefenin başlangıcı için en önemli hedeftir ve yoldur diye düşünüyorum.

Z. AYTEKİN: Bize vaktinizi ayırdığınız, blogumuza destek olduğunuz ve röportajımıza katıldığınız için size çok teşekkür ediyorum.