İNSAN HAKLARI VE KADIN OLMAK

İnsanlar, kendilerine verilen haklar ve sorumluluklar dahilinde yaşayan canlılardır. İnsana verilen hak; hukuk düzeni tarafından sağlanan menfaatlerin tümüne denir. Anayasalarca desteklenmiş, çeşitli konularda çeşitli haklar vardır. Bir insan, hakkını aramakta ve kendini savunmakta özgür tutulmuştur. Her insanın en temel, en önemli ve ihlal edilmesi en kabul edilemez hakkı yaşama hakkıdır. Yaşama hakkı, kişinin fiziksel varlığının sürdürebilmesinin güvencesini oluşturan insan hakkıdır. İnsanların yaşama hakkı hiçbir koşulda elinden alınamaz. Ya da sadece biz öyle düşünüyoruz. Günümüzde en çok yaşama hakkı ihlal edilenler, ataerkil sisteme boyun eğmek zorunda kalan; daha önce yardım isteyen ama karşılık bulamayan, toplumda güçsüz olarak anılan kadınlardır.

Son on yılda, üç binden fazla kadının yaşama hakkı elinden alındı. Bu öldürülen kadınların yarısından fazlası daha önce şikâyet haklarını kullanarak polise gitmiş ve yardım istemişlerdi. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 2. Maddesi’nde, herkesin yaşam hakkı yasayla korunduğu ve yasanın ölüm cezası ile cezalandırdığı bir suçtan dolayı hakkında mahkemece hükmedilen bu cezanın infaz edilmesi dışında, hiç kimsenin yaşamına kasten son verilemeyeceği söylenmiştir. Ancak, günümüzdeki kadın cinayetlerinin neredeyse hepsi feminisid olarak adlandırılmaktadır. Feminisid; kadınların erkekler tarafından kasten öldürülmesi ve faillerin cezalandırılmayıp korunmasında toplumsal kurumların da payının olması demektir. Ülkemizdeki kadınların % 90’ı hayatında olan ya da daha önce birlikte olduğu adam tarafından kıskançlık, namus veya barışma isteğinin reddedilmesi yüzünden öldürülmüştür.

Günümüzde kadınların elinden alınan tek hak yaşama hakkı değildir. Her insan eşittir ilkesi günümüzde kadın erkek eşitliği olarak sayılmamaktadır. Kadını toplumdan soyutlamaya ve boyun eğmeye iten ataerkil bakış açısı, kadının özgürlüğünü kısıtlayan büyük bir hak ihlalidir. 1948 yılında yayınlanmış olan İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 3. Maddesi’ne göre yaşamak, özgürlük ve kişi güvenliği herkesin hakkıdır. Ancak ataerkil anlayışın yaygın olduğu ülkelerde kadınlar; erkeklerin otorite sorunu, kendilerini kadınlardan üstün görmeleri ve toplumun buna sessiz kalması gibi nedenlerden dolayı ezilmektedir. Karşı cinsiyetten akranı rahat ve özgüvenli bir şekilde dışarı çıkabilirken; bir genç kız, kendi hakkı olan güvenliğinin sağlanamaması nedeniyle, giyimine ve dışarı çıktığı saate ekstra önem vermek ve korkarak yaşamak zorunda kalıyor.

Erkekler; erkek oldukları için üstün tutuldukça, kadınlar bedenleri yüzünden yargılandıkça, erkekler güçlü; kadınlar güçsüz olarak bilindikçe ve adalet güçlü görünenin yanında oldukça kadınların hakkı ihlal edilmeye devam edecek ve ölümlerin sayısı artacak. Biz, farkındalık yaratmazsak genç kızlar küçük yaşta korkarak büyüyecek. Değişen dünyada, artık zaman kadınların zamanı olmalı; kadına ve haklarına verilen değer arttırılmalıdır. Kadınları savunmak için yaş, ırk, eğitim veya cinsiyet önemli değildir. İhlal edilen her bir hak karşısında susmamalı, biraz bile olsa bu ataerkil sistemi bozmaya, bu ataerkil sistemin tabuları yıkılmaya çalışılmalıdır.

 

                                                                                                  11- D  M. KARDAŞ