İNSAN VE ÇOCUK HAKLARI ARASINDAKİ İLİŞKİ

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, tarihte toplum yaşamını etkileyen öğeler gibi geliştirilmesi uygun görülen bir fikre, tarihi bir tecrübeye ve tarihsel bir sürece bağlı olarak oluşturulmuştur. Bir idealdir, olanları değil olması gerekeni belirtir. Peki (maddelerini göz önünde bulunduracak olursak), insan hakları bütün insanları değil de sadece yetişkinleri mi kapsıyor? Bütün insanlar gerçekten bu haklardan yararlanabiliyorlar mı? Neden,  Çocuk Hakları diye ayrı bir sözleşme var?

Yüzyıllar boyunca, insanların kendi çıkarları için uğraşmaları sebebiyle; adalet, hak ve doğruluk gibi kavramların tanımlarının yapılması büyük bir zorluk olmuştur. Dini kurallar bu tanımları yapmaya çalışsalar da dine inananlar olduğu gibi inanmayanlar da olduğu için yine mutlak bir doğru bulunamamıştır. Modern insan haklarının gelişmesi, İkinci Dünya Savaşı sonrası, Birleşmiş Milletlerin kuruluşuyla gerçekleşmiştir. İnsan Hakları’nın genel görüşü; her bir bireyin hiçbir türden ayrımcılığa maruz kalmaksızın eşit haklara ve özgürlüklere sahip olmasıdır. Birleşmiş Milletlerin kuruluşundaki anlaşmada,“temel insan haklarına olan inancın yeniden teyit edilmesi” maddesi  geçer. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi 1948 yılında Birleşmiş Milletler tarafından kabul görmüştür. Modern insan haklarının temelini oluşturan bu deklarasyon Eleanor Roosevelt başkanlığındaki uluslararası bir komisyon tarafından yazılmıştır. İçerdiği 30 maddenin her biri; her insanın şeref ve hak olarak eşit doğduğu, ayrımcılık yapılmaması ve özgürlük hakkının tanınması prensibini tanır. Hem negatif (kölelik ve işkenceden bağımsız olma özgürlüğü) hem de pozitif (ikamet etme özgürlüğü) özgürlüklere yer verir. Bahsedilen her hak eşit derecede önemli görülür.

Son yıllarda insanlar bu haklar hakkında daha fazla araştırmaya, öğrenmeye başladı. Bu sayede sözleşmede belirtilen hakların bazıları gelişti. Bu haklar günümüze göre geliştirildiyse, hatta modern haklar olarak ortaya konulduysa, neden hala bu hakların uygulanışında problem çıkıyor? Önceden de belirtildiği gibi bu haklar tek bir ülke tarafından değil, uluslararası bir komisyon tarafından belirlenmiş ve deklare edilmiştir. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi güvenilir ve saygın olsa da özünde sadece bir deklarasyondur, bağlayıcılığı olan bir yasa değildir. Bu sebeple evrensel kontrolü de oldukça zordur. Ayrıca bir idealdir; olması gerekeni söyler, ama bunun uygulanması için zorlayamaz. Bu sebeple bazen bu hakların bilinçli veya bilinçsizce ihlal edildiği durumlar olabilir. Ülkeler bu hakları ihlal ettiklerinde BM’de insan haklarını korumakla sorumlu olan kuruluşlar ihlalleri izleyip araştırırlar, ama bu kuruluşlar bir ülke kadar güçlü olmadıkları için politika değişikliği gibi teklifte bulunamaz ve bunları zorunlu tutamazlar.

Çocuk haklarının tarihinde dört önemli belge vardır. Bunlar: Cenevre Çocuk Hakları Bildirgesi (1924), Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Bildirgesi (1959), Türk Çocuk Hakları Bildirisi (1963) ve Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’dir (1989). Cenevre Çocuk Hakları Bildirgesi, Birinci Dünya Savaşı sonrası çocukların daha özenli korunması gerektiği düşüncesine sahip beş maddelik bir bildirgedir. Bu bildirgeyi imzalayan devlet liderleri arasında Mustafa Kemal Atatürk de yer almaktadır. İkinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla birlikte, Milletler Cemiyetinin geçerliliğini yitirmesi sebebiyle hazırladıkları Cenevre Çocuk Hakları Bildirgesi’nin de herhangi bir yaptırımı kalmamıştır. Birleşmiş Milletler, çocukların İkinci Dünya Savaşı sürecinde yeterince korunmadığını düşünüp Cenevre Çocuk Hakları Bildirgesi’ni yeniden düzenlemiştir. Fakat Birleşmiş Milletlerdeki Çocuk Hakları Bildirgesi’nin de aynı sorun vardı: yani bu bildirge herhangi bir yaptırım gücüne sahip değildi. Bu nedenle; bu bildirgeyi  imzalayan devletler, iyi niyetlerini belirtmenin ötesine geçememiştir. BM Çocuk Hakları Bildirgesi’nin doğrultusunda hazırlanan Türk Çocuk Hakları Bildirisi UNESCO tarafından kabul edilmiştir. Bu bildiride ebeveynlerin ve devletin sorumluluklarından, çocuğun korunması için gereken düzenlemelerden bahsedilmektedir. BM Çocuk Hakları Sözleşmesi, BM İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin kabulünden 41 yıl sonra, 1989’da kabul edilmiştir. Türkiye bu sözleşmeyi 1990 yılında imzalamıştır. 1994’te Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından onaylanmış ve 1995’ten itibaren Türkiye’de uygulanmaya başlanmıştır. Sözleşme taraf devletlere hitap eder ve temel ilkesi,  “çocuğun yüksek yararı”dır. Tıpkı İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde olduğu gibi; hiçbir çocuğu bir diğerinden ayırmaz, eşitlik esastır. 18 yaşının altında olan her birey çocuk kabul edilir. Sözleşme, bir idealdir ve çocukların bireysel haklarını ayrıntılı olarak işleyen 54 maddeden oluşur.

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde genel hak ve özgürlüklerden bahsedilir. Herkesin yararına olacak maddeler seçilir. Fakat bu maddeler, özellikle çocuklara yapılmış veya özellikle yetişkinlere yapılmış maddeler değildir. Örneğin, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 23. Maddesine göre: “Herkesin çalışma, işini özgürce seçme, adil ve elverişli koşullarda çalışma ve işsizliğe karşı korunma hakkı vardır.”  Bu hak yazılırken, çalışan kişilerin yetişkin mi çocuk mu olması gerektiği belirtilmemiştir (belirli bir yaş aralığı belirtilmemiş). BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 32. Maddesinde ise: “Devletler çocukları ekonomik istismardan veya eğitimlerine engel olabilecek veya gelişimlerini kötü etkileyecek işlerde çalışmaktan korumalıdır” ilkesi belirtilmiştir. Milletler Cemiyeti, Birleşmiş Milletler ve daha birçok kurum çocukların özel durum ve korunma ihtiyaçları nedeniyle; çocuklara özel, ayrı, kapsamlı belge(ler) oluşturma çalışmaları gerçekleştirmiştir.

İnsan hakları kavramı her bireyi eşit olarak kapsar. Sadece yetişkinlere geçerli olması gibi bir sınırlama yapılmamıştır. Fakat insan hakları gibi çocuk hakları da bir oluşum süreci geçirmiş; geliştirilmesi gerekilen bir düşünceyi tarihi tecrübelerle birleştirmiştir. Önemli tarihi olaylarda çocukların düştüğü kötü durumlar görülüp, bunların iyileştirilmesi için çalışmalar başlatılmış ve bu çalışmalar da bizi çocuk haklarının insan haklarından ayrı olarak ele alınmasına götürmüştür. İnsan hakları daha geniş bir kitleye hitap ettiği için daha fazla önem gösterilse de çocukların hakları da unutulmamalıdır. İnsanın doğuştan haklara sahip olabilmesi için çocukluğunun da temel haklar tarafından korunması gereklidir. Bahsedilen bu iki hak kategorisi de aynı derecede öneme sahiptir, hatta son zamanlarda çocuk haklarının daha fazla korunması gerekmektedir. Çocukların hakları çiğnenerek hayatı tam anlamıyla keşfetmeleri, gerçekleri görmeleri engelleniyor. İnsan ve çocuk hakları herkese öğretilmeli. Herkes bu haklara sahip olduğunu bilmeli, ona göre ideal hayatı yaşayabilmelidir. Devletler bu hakların öğretilmesi ve uygulanması için ellerinden geleni yapmalı; yasalarını, hakları koruyacak ve ideal yaşam koşullarını sağlayacak şekilde düzenlemelidirler.

 

10-B Sınıfı O. D.  ÖZ