İSTİKRARSIZ BÖLGELERDE İNSAN HAKLARI

 

Giriş ve Tanım

Hükümetin kontrolü sağlayamadığı, kontrolün devletten terör örgütlerine veya paramiliter silahlı gruplara geçtiği bölgelere istikrarsız bölge denir. İstikrarsız bölge, 21. yüzyıl tanımıyla, iç savaşta ve kaosta olan herhangi bir bölgeyi tanımlamak için kullanılabilir. Sanılanın aksine, otoriter rejimlerin tahsis edildiği bölgeler istikrarsız değildir. İstikrarsız olarak belirlenmiş bölgelerde, uluslarası olarak tanınmış hükümet kontrolü kısmen veya tamamen kaybedildiği için bu bölgeler çoğu zaman insan hakları ihlallerinin yaşanması için uygun zemin oluştururlar. Bu ihlaller, zorla silah altına alıp savaştırmadan kitlesel soykırımlara kadar varabilir. Bu yazıda, dünyanın farklı yerlerinde istikrarsız olarak sınıflandırılmış bölgelerdeki insan hakları ihlalleri ve bu ihlallere karşı Birleşmiş Milletler gibi uluslarüstü kuruluşların ne gibi önlemler almaya çalıştıklarını inceleyeceğiz. Ancak, konunun geniş bir coğrafyaya yayılmış olması ve her bölgenin kendi iç dinamiklerini hesaba katmanın zorluğunu göz önünde bulundurarak yazıyı, seçilmiş birkaç bölgeyle sınırlı tutacağız.

  • Orta Afrika Cumhuriyeti İç Savaşı (2012-günümüz)

 Sahra Altı Afrikası[1] olarak adlandırılan coğrafya; 21.yüzyıl ile birlikte dini-etnik çatışmalara  sahne olmuş, Orta Afrika Cumhuriyeti ve Kongo gibi ülkeler birer birer iç savaşa sürüklenmişlerdir.  Düzensiz askeri birlikler, paramiliter yapılanmalar ve hatta terör örgütlerinin de çatışmaya dahil olmasıyla birlikte bölgedeki istikrar iyice yok olmuş; toplu ölümler, açlık, rehin alma-infaz gibi olayların önü alınamamaya başlanmıştır.

Birleşmiş Milletler’in buradaki görevi, İnsan Hakları Konseyi’nin ortak kararına dayanarak bölgedeki insan hakları ihlallerinin önüne geçilmesini sağlamaktır. Birleşmiş Milletler bu gücü, Kongo ve Orta Afrika Cumhuriyeti’nin resmî ve tanınmış hükümetlerinden alır. Bu hükümetler, daimî Birleşmiş Milletler üyeleridir ve Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi’ne de üyedirler.

2012 yılından beri devam etmekte olan Orta Afrika iç savaşında, özellikle Seleka[2] adlı milis kuvvetin kontrol ettiği bölgelerde, Hristiyan nüfusa karşı insan hakları ihlallerinin gerçekleştiği raporlanmıştır. Seleka, illegal bir milis kuvvet olduğu ve halihazırda resmî ve tanınmış Orta Afrika Cumhuriyeti ordusuyla silahlı çatışma halinde olduğu için, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi, üye ülkeler vasıtasıyla, Seleka’nın kontrol ettiği bölgelere insan hakları ihlali gerekçesiyle barış gücü yollama hakkına sahipti. Bu hak Birleşmiş Milletler tarafından kullanarak 10 Nisan 2014’te MİNUSCA[3]  adlı bir barış gücü oluşturulmuştur.  MİNUSCA’nın misyonu, insan hakları ihlallerinin önüne geçerek sivil can kaybını önlemek, silah ticaretini durdurup silahsızlandırma çalışmaları yapmak ve savaştan zarar görmüş halka gıda vb. yardımı sağlamaktır. Ne var ki, 2019 Mayıs ayında UPC’ye[4] bağlı savaşçıların köylere düzenlediği saldırılar sonucunda en az 76 sivil hayatını kaybetmiştir. Bunun sonucu olarak da savaşta tarafsız kalması gereken MİNUSCA, UPC üslerine karşı saldırı düzenleyerek çatışmaya müdahil olmuştur.  Orta Afrika Cumhuriyeti’ndeki iç savaşın denklemlerine çok fazla girip kafaları karıştırmadan verdiğimiz bu örnekten şunu anlıyoruz: Birleşmiş Milletler Barış Gücü, insan haklarını korumakta yetersiz kaldığı gibi, zaman zaman bazı bölgelerde çatışmaya doğrudan müdahil olmuştur. 2019 yılında imzalanan ateşkese rağmen, 14 silahlı grup silah bırakmadığı ve kontrol ettikleri bölgelerden çıkmadıkları için Orta Afrika Cumhuriyeti’ndeki insan hakları ihlalinin önüne geçilememiş ve yakın gelecekte de geçilemeyecek gibi gözükmektedir.

  • Guetamala Raporu: Uyuşturucu Kartelleri ve İnsan Hakları Sorunu (1990-günümüz)

Guatemala; komşusu olan Meksika, El Salvador ve Honduras gibi uyuşturucu ticaretinin yoğun  olduğu ülkelerden biridir. Ülke, illegal olarak aylık 400 ton kokain (ABD’ye ulaşan kokainin %75’i) tedarik etmektedir. Bu tedarik, “kartel” adı verilen büyüklü küçüklü silahlı gruplar tarafından gerçekleştirilir. Ülkenin yaklaşık 30.000 dönüm arazisi, merkezi otoritenin yokluğundan yararlanan kartellerin kontrolüne geçmiştir. 2008 verilerine göre Guatemala’daki cinayetlerin %40’ı kartellerle bağlantılı çıkmaktadır. Ülke içi istikrarsızlık diğer Orta Amerika ülkelerine göre daha fazladır. Meksika merkezli Körfez Karteli[5] ve karteller arasında en acımasızı olarak bilinen Los Zetas[6] karteli, 871 km uzunluğundaki Meksika-Guatemala sınırından Kuzey Amerika’ya uyuşturucu taşımaktadırlar. Emekli Meksikalı askerlerin kurduğu Los Zetas kartelinin Guatemala ordusunun özel kuvvetleri[7] ile iş birliği yaptığı 1999’da ortaya çıkınca, ülkenin milli güvenliğinin ne kadar içler acısı bir durumda olduğu bir kez daha anlaşılmıştır.

1996 yılında Guatemala’da 30 yıldır süren iç savaşı sona erdirecek anlaşma imzalandı. İç savaş boyunca bizzat hükümet tarafından birçok kez ihlal edildiği bilinen insan haklarının artık düzene gireceği düşünülürken, 1990’ların sonuna doğru Orta Amerika’daki uyuşturucu ticaretini kontrol eden Meksika merkezli Sinaloa[8] ve Körfez kartelleri ülkeye yerleşmeye başladılar. Kısa sürede efektif ulaşım yolları kurup ülkeyi adeta bir üretim kampına çeviren kartellerin gelmesiyle ülkedeki insan hakları konusu yeniden gündeme geldi. İç savaşın yeni sonlanmış olması ve ülkede halihazırda ordu ve düzenli bir polis gücü bulunmaması nedeniyle kartel terörünün önü alınamıyordu. Ülkenin dört bir yanından toplu infaz, insanlık dışı muamele ve adam kaçırma raporları gelmeye devam ediyordu. 9 Kasım 2008: Başkent yakınlarında bir tanesi Hollandalı turist olmak üzere 16 yolcu taşıyan bir otobüs, silahlı kartel üyeleri tarafından durduruldu. Uyuşturucu araması yapıldı, daha sonra otobüsün rakip bir kartele ait olma ihtimaline karşı bütün yolcular öldürülerek otobüs ateşe verildi. Bu ve bunun gibi olayların önü alınamıyor, ülkede dünyanın gözü önünde adeta terör havası yaşanıyordu.

Birleşmiş Milletler, Guatemala’daki duruma müdahil olmak amacıyla MİNUGUA[9] adı verilen misyonu başlattı. BM Güvenlik Konseyi’ne bağlı olarak görev yapacak olan MİNUGUA birlikleri, 1997 yılında ülkeye ulaştılar. Görevleri, iç savaştan yeni çıkmış olan ülkeye insani yardım yapmak ve silahsızlandırma çalışmalarına destek vermekti. Yaklaşık 5 ay ülkede kalan MİNUGUA, ülke içi istikrarın yeniden sağlanmasına katkı sağlayıp polis teşkilatını yeniden yapılandırdıktan sonra görevini tamamladığını açıklayıp ülkeyi terk etti. Ancak, esas istikrarın bozulmasına neden olan kartel terörü bu tarihten sonra başlayacaktı. Birleşmiş Milletler Barış Gücü’nün kendisine ateş açılmadıkça silaha başvurma yetkisi olmadığı için kartellere karşı önlem alınamadı ve yeni kurulan Guatemala hükümeti bu büyük sorunla tek başına yüzleşmek durumunda kaldı. Ülkedeki insan hakları ihlallerinin sonunun kartel terörü bitmeden gelmeyeceğini bilen hükümet, başta Amerika olmak üzere diğer bölge ülkeleriyle iş birliği yaparak insan hakları ihlallerinin tek kaynağı olan kartellere karşı askeri önlem alma kararı aldı. 2011 yılında Guatemala’daki kartel terörü tavan yapmışken ordu kartellere karşı harekata girişti. Günümüzde ise; geçmiş yıllara göre ciddi bir ilerleme sağlanıp kartellere kayıplar verdirildiyse de ister askeri ister siyasi isterse başka yollarla çözülmek istensin, kartel terörü sona  erdirilmeden önce ülkedeki insan haklarının düzene girmesi beklenmemelidir.

3)Yemen İç Savaşı ve İnsanlık Krizi (2014-günümüz)

 İstikrarsız bölgeler ve insan hakları söz konusu olduğunda değinilmeden geçilemeyecek bir ülke olan Yemen’de, bir ihlalden ziyade tam anlamıyla bir insanlık dramı yaşanmaktadır. 20.yüzyıl sonu itibariyle ortaya çıkan Yemen krizi çözülememiş ve Yemen 2014 yılında başta İran ve Suudi Arabistan’ın da dahil olduğu kanlı bir iç savaşa sürüklenmiştir. Savaşın başlangıcından beri, yaklaşık olarak, 18.000 sivil can kaybı olduğu tahmin edilmektedir. Ülkede 20 milyon kişi açlık sınırındadır ve raporlara göre 10 milyon kişi kıtlık sorunuyla karşılaşmaktadır.

Yemen’deki sivil can kaybının bu denli fazla olmasının nedeni, savaşan tarafların orantısız güç kullanımıdır. BM ve diğer askeri raporlara göre savaşın başından beri Suudi destekli koalisyon, Yemen topraklarına 20.000’den fazla hava harekâtı düzenlemiştir. Bu saldırıların en ölümcülü, Ağustos 2019’da Suudi destekli kuvvetlerce yapılan ve 200’den fazla can kaybı ve yaralanmaya neden olan saldırıdır. BM ayrıca Yemenli sivil balıkçılara da saldırılar düzenlenip 7’si çocuk en az 47 kişinin öldürüldüğünü bildirmiştir. Burada verdiğimiz rakamlar ne yazık ki toplam sivil can kaybının çok küçük bir bölümüne denk gelmektedir.   Savaşta hayatını kaybeden sivil halkın yanında çok daha büyük bir tehlike daha vardır: Açlık sorunu. Yemen, coğrafi konumundan ötürü barış zamanında dahi gıda sorunu çeken bir ülkedir. Bir de üstüne silahlı çatışma eklenince yerel halk büyük açlık ve kıtlık sorunuyla yüzleşmek zorunda kalmıştır. Kızıl Haç örgütü tarafından 2015 yılından itibaren insani yardım için yapılan ateşkes çağrıları, kısa bir süre geçtikten sonra bozulduğu için, etkili bir yardım ulaştırılmasını sağlayamamıştır.  UNICEF’in Kuzey Afrika ve Ortadoğu bölge direktörünün verdiği bilgilere göre; savaştan dolayı temiz su kuyuları kullanılamaz hale gelmiş ve yaklaşık 3 milyon kişi susuzlukla karşı karşıya kalmıştır. Temiz su ve gıdaya ulaşılamayan ülkedeki sağlık sistemi de tamamen çökmüştür. Ancak, ateşkesin sürekli bozulması dolayısıyla, gerek BM gerek diğer kuruluşlar tarafından ulaştırılması beklenen insani yardım gerekli yerlere ulaştırılamamaktadır. Kızıldeniz’de yer alan ülkenin en büyük limanı El-Hudeyde, ülkeye gelen insani yardımların %75’ini ulaştırabilmektedir. Yine de, limanın kontrolü ve güvenliği sağlanamadığı için,  yardımlar etkili olamamaktadır. Ülkenin ikinci büyük limanı olan Aden Limanı’nda da durum benzerdir.  Hava yoluyla yardım ulaştırmak daha da zor görünmektedir. Başkent San’a da yer alan havaalanı Husiler[10] kontrolündedir ve 2016 yılından beri uçuşa kapalıdır. Zaman zaman insani yardım taşıyan uçakların inişine izin verilse de her daim uçaksavarın hedefi olabilecek uçaklarla insani yardım ulaştırmak daha da zor görünmektedir. Geriye kalan kara yolu; 4 Kasım 2017’de Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’a yapılan saldırının ardından tamamen kapatılınca, Yemen’e olan bütün giriş-çıkışlar durmuş oldu. Birleşmiş Milletler, bu ablukanın Yemen’de dünyanın bugüne kadarki en büyük kıtlıkla karşılaşabileceği uyarısında bulundu. Ardından Dünya Sağlık Örgütü, 500,000 kişiye kolera bulaşmış olabileceği uyarısı yaptı. Bir ay sonra, Suudi Arabistan ambargoyu kaldırsa dahi durum iyileşme göstermedi, çünkü çatışmalardan dolayı halka yardım ulaştırmak halen çok güçtü. Birleşmiş Milletler’in 2020 yılı Yemen raporunda, insani yardım koridorları oluşturmanın savaşan taraflara silah ve mühimmat desteği geldikçe imkânsız olduğu yazmaktadır. Raporda yer alan en önemli gelişme; Almanya, Hollanda ve Norveç gibi Avrupa ülkelerinin silah satışını durdurmalarıdır. Alınan bu karar şu anlık çatışmaların durmasına bir katkı sağlamış gibi görünmese de silah satışının durdurulması uluslararası kamuoyunun dikkatini büyük ölçüde çekebilir.

Bütün bu yaşananlardan gördüğümüz kadarıyla günümüzde Yemen’deki insan hakları, savaşın başladığı 2014 yılından daha kötü durumdadır. Durumun iyiye gitmediğini, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi’nin her yıl düzenli olarak yayınladığı raporundan anlayabiliriz. En kayda değer gelişme, belli başlı ülkelerin Yemen’deki taraflara silah satışlarını durdurmalarıdır. Öyle görünüyor ki, Yemen’de savaşan taraflardan birisi diğerlerine karşı büyük üstünlük kurup savaşa son vermediği müddetçe bu ülkedeki insanlık dramı durmayacaktır.

Sonuç 

Yazımızda istikrarsız olarak tanımladığımız üç ayrı ülkeyi ele aldık. Bu ülkelerin farklı bölgeler hatta kıtalarda bulunması, insan hakları ihlallerinin dünyanın her yerinde görünen bir problem olduğunu bizlere gösterdi. Bu bölgeleri diğerlerinden, özellikle Kuzey Amerika ve Avrupa’dan ayıran en önemli özellik, sürekli bir çatışma içinde olmaları ve merkezi bir otoriteye sahip olmamalarıdır. Gözümüze çarpan bir diğer nokta ise, Birleşmiş Milletler’in bu ülkelerde insan haklarını korumak adına gerekli önlemleri almakta yetersiz kaldığıdır. Bu yetersizliğin sebebi olarak ise, Birleşmiş Milletler’in yaptırım gücünü dayatacak bir kuvvete, caydırıcılığa sahip olmaması gösterilebilir.

                                                                                                                                                              11- A Sınıfı B. Aşkınoğlu 

 

 

KAYNAK

1)https://en.wikipedia.org/wiki/List_of_members_of_the_United_Nations_Commission_on_Human_ Rights

2) https://www.tbmm.gov.tr/komisyon/insanhaklari/pdf01/203-208.pdf

3) https://www.un.org/en/member-states/#gotoD

4) https://en.wikipedia.org/wiki/MINUSCA

5) https://en.wikipedia.org/wiki/United_Nations_Human_Rights_Council

6) https://www.hrw.org/world-report/2020/country-chapters/central-african-republic 7) http://www.ghrc-usa.org/wp-content/uploads/2011/12/factsheet_narcotrafficking.pdf 8) http://fileserver.idpc.net/library/organized-crime-in-guatemalan-border-communities.pdf 9) https://gt.usembassy.gov/embassy/guatemalacity/sections-offices/military-group/ 10) https://www.hrw.org/world-report/2020/country-chapters/yemen

11) https://en.wikipedia.org/wiki/Yemeni_Civil_War_(2014%E2%80%93present) 12) https://www.washingtonpost.com/world/saudi-coalition-airstrike-kills-dozens-in-yemen-red-cross to-investigate/2019/09/01/19e376f6-ccab-11e9-9031-519885a08a86_story.html 13) https://www.aa.com.tr/tr/dunya/yemen-hukumetinin-kontrolundeki-limanlar-aciliyor/964092 14) https://en.wikipedia.org/wiki/Aden

15) https://www.washingtonpost.com/news/worldviews/wp/2017/11/30/saudi-arabia-lifted-its blockade-of-yemen-its-not-nearly-enough-to-prevent-a-famine/

[1] Sahra Altı Afrikası: Sahra Çölü’nün güneyinde yer alan ülkeler. (Ör: Kongo, Angola, Zimbabve,  Botsvana)

[2] Seleka: Orta Afrika Cumhuriyeti iç savaşının taraflarından biri, ülkenin kuzeyini kontrol eden  CPSK-CPJP-UFDR adlı silahlı grupların oluşturduğu ittifak.

[3] MİNUSCA: United Nations Multidimensional Integrated Stabilization Mission in the Central  African Republic

[4] UPC: Orta Afrika Cumhuriyeti iç savaşının taraflarından biri. Ülkenin Güney bölümünü kontrol  eden silahlı grup.

[5] Körfez Karteli: C.D.G. (İsp: Cartel del Golfo), Meksika merkezli en eski organize suç örgütü ve  uyuşturucu karteli.

[6] Los Zetas: Meksika merkezli suç örgütü ve uyuşturucu karteli. BM’nin yabancı terör örgütleri  listesindedir.

[7] Kaibiles: Guatemala ordusuna bağlı özel kuvvetler tugayı. Başta Los Zetas olmak üzere uyuşturucu  kartelleriyle iş birliği yaptığı ortaya çıkmıştır.

[8] Sinaloa Karteli: C.D.S. (İsp: Cartel de Sinaloa), Meksika merkezli organize suç şebekesi ve  uyuşturucu karteli.

[9] MİNUGUA: United Nations Verification Mission in Guatemala

 

[10] Husiler: Yemen iç savaşındaki İran destekli silahlı grup.