Kendimi Bulmak, Benliğim ve Arayışım

 

“Benliğim olmadan kimim ben? Prensiplerim, kişiliğim olmazsa benden geriye ne kalır?”

 

Bu iki soru, şu ana kadar yaşamış olduğum 16 yıllık kısa hayatımda kendime en çok sorduğum sorulardan ikisi. Hepimiz, yaşımızdan, sosyal statümüzden, ekonomik durumumuzdan veya arkadaş sayımızdan bağımsız bu soruları kendimize soruyoruz. Belki farklı formlarda, farklı şekillerde düşünüyoruz bu “benlik” konusunu, ama hep orada. Hep bize kimliğimizi, kişiliğimizi sorgulatıyor. Zaten insanlığın en büyük hedeflerinden biri kimliğini bulmak. Kimiz biz? Kimin kızı, oğluyuz? Nereden gelmişiz, nereye gidiyoruz?

“Benliğini bulmak” ne demek peki? Tüm bu yoga eğitmenlerinin, meditasyon uzmanlarının anlattığı bu yüce nokta ne tam olarak?

Bu sorunun tam bir cevabı yok bence, fazlasıyla göreceli. Başkalarının cevapları da yetmiyor kendimizi bulma yolculuğumuzda.

Siddhartha’da baş kahramanımız şunu savunuyor: “Kimsenin öğretisini benimseyemem, içselleştiremem. Sadece kendime öğretebilirim, kendi kendimin öğretmeni olabilirim.” Kitabı okuyunca, özellikle de şu cümleyi, şu ana kadar benlik ve kendi benliğimi bulma hakkında duyduğum her şey anlamsızlaştı. Benliğini arama ve bulma süreci de çok biricik oldu gözümde.

Benlik, ne kadar kişiye özel olsa da, ne hikmetse herkes karışıyor buna. Toplumumuz o kadar ısrarcı ki herkesi ve her şeyi makineleştirmeye, birbirine benzetmeye. Köşeli her şeyi yuvarlak olana kadar törpülüyoruz. Standartlarımız var, “normal” bellediğimiz kalıplarımız var. Benlikleri bile, kökü ben olan, bana özel anlamına gelen bir kavramı bile, buna uydurmaya çalışıyoruz.

Bu biricik süreçten bahsedelim biraz. Neler şekillendiriyor bunu? Travmalar mı? Sözler mi? Yoksa hepsinin toplamı mı? Bunlar da hepimiz için farklı değil mi? Ama şurada ortak paydamız var: yaşanmışlıklar. Hayatımız boyunca bir sürü olay yaşıyoruz, iyi kötü bir sürü olay geçiyor başımızdan. Etimiz kalınlaşıyor. Bir duruşumuz oluyor, prensiplerimiz oturuyor.

Sadece yaşanmışlıklar mı ortak peki? Hala benliğimi bulabilmiş değilim, arayıştayım. Kendimle yalnız kalmanın getirdiği var olma duygusu, beni benliğime yakınlaştırıyor sanki. Düşüncelerimin hepsi birer rüzgar, kafamdaki fırtınaysa beni ben yapan. İçinden çıkılması zor, koca, koskoca, karmakarışık bir düğüm düşüncelerim. Yalnız kala kala çözümlüyorum bunları. Bir arkadaşım demişti, “Kafanda yarattığın kadar gerçeksin.” diye. Haklıydı, kafamda yarattığım kadar varım. Benliğim, kendim de kafamda yarattığım ben’e bağlı.

Benliğimi bulmam hala bitmedi, evet. Hayatımın sonuna kadar da bitmeyecek bu arayış, ama sanki ne kadar gerçeklikten uzaklaşırsam o kadar benliğime yaklaşıyormuşum gibi geliyor. Bu yüzden başlamıştım kitap okumaya. Kaçmak istedim, gerçek dünyadan bir kaçışım olsun istedim. Kendimi kaybetmek istedim hikayelerde, kendimi bulana kadar binlerce insanla milyon farklı olayı deneyimlemek istedim.

Kendi arayışımı anlatmam bilmiyorum size ne kadar yardım eder, ama bunu yazmak bile bana yardım etti. Belki yazmak da benlik arayışı listeme eklenebilir.

D. ERGENOĞLU 10 D