Mutluluk nedir? En klişe cümledir bu. Ama bir o kadar da en eşi benzeri olmayandır. Şu
dünyaya ayak basmış her bir insanın farklı bir cevabı vardır mutluluğa. Peki o zaman, nedir
mutluluk? Benim için; güneşli havadır, babamın eve getirdiği çiçeği koklamaktır, metroda
kitap okuyup: ”Nasıl bu kadar hızlı geldim, yahu!” demektir, teneffüste yerimde duramayıp
“daldan dala” atlamaktır, ders araları minik sohbetlerdir, Özlem Hoca’nın bir anda bir şarkı
mırıldanması, Madame Milena’nın bıkmadan usanmadan beni dinlemesi, Berkant Hoca’nın
bizi gerçekten görmesi, Belgin Hoca’nın da: “Vay canına, felsefe buymuş, yahu!” dedirtmesidir.
Annemin kekidir bazen mutluluk. Bazen sadece birinin gözleri…
Kardeşim sordu dün: “Gülin, sevgili kimdir?”. Durdum. “Sevgili gün içinde aklına gelen
onca kişinin içinden, kovamadığındır. Sen mutluluk aramazken, kapını çalandır. Gözü gözüne
değsin de anlasın beni dediğindir…” “Abla bulutlardasın.” cümlesiyle yarıda kaldı sevgili
anlatım. “Daha hiç sevmeden nasıl sevmişim bu kadar, yahu!” diye düşündüm sonra.
…
“Defne ben başladım da devamı yok, sonu yok yani ne yazacağım?”
Tabii mutluluk Defne’nin beni böyle bir anda kurtarması, arka fon müziğine “ne güzel güldün
o akşam”ı yerleştirmesidir.
“Olmasın sonu.” “Nasıl yani?”
…
Hayatımız bile şeffaf değilken, iki dakika sonra ne yapacağımın garantisi yokken yazımın
neden kesin bir sonu olsun ki? Bıraksak; sadece dalgalansak, rüzgara bıraksak kendimizi.
Gözümüzü kapatıp dinlesek, kalbimizin sesini. Biraz da o ritimde mutlu olsak, yahu!
G. GÜVEN /10 D SINIFI