Herkes aslında bir benlik arayışı içindedir, sadece bazılarımız bulmaya, ulaşmaya çalıştığımız şeyin benliğimiz olduğunu farkında değiliz. Yalnızca hayattan zevk almayan, bir amacı olmayan insanlar benlik arayışında değildirler. Herkesin ulaşmaya çalıştığı benlik farkıldır, aynı Siddhartha romanındaki gibi. Siddhartha ve Govinda’nın aradıkları ve ulaşmak istedikleri benlikler farklıdır, bu yüzden farklı yollardan geçmişlerdir. Aslında çoğu dinin hedefi toplumun ahlaklı olmasını ve olumlu değer yargılardan oluşmasını sağlamaktır. Herman Hesse yazdığı “Siddhartha” romanında da Budizmi baz alarak bu durumu anlatmaya çalışmıştır. Buna rağmen kitabı bitirince herkes kendinden bir parça bulabilir.
Romanda Govinda; Atman’dan, yani kendi benliğinden, uzaklaşıp içindeki Tanrı’nın özüne ulaşmaya çalışır. Siddhartha ise uzun bir arayış sonrası amacının kendi benliğine ulaşmak olduğunu fark eder. İkisi de birlikte sabretmeyi, nefesini kontrol etmeyi, azla yetinmeyi öğrenirler; bu şekilde Nirvana’ya ulaşabileceklerini düşünürler. Siddhartha Gotama’nın dinletisinden sonra yanlış yolda olduğunu anlar. Aradığı benliğin ne olduğunu bilmediğini fark eder ve bir arayış içine girer. Govinda ise Gotama’yı takip eder çünkü nasıl bir arayış içinde olduğunu biliyordur. Ben de günümüzde çoğumuzun durumunun Siddhartha’yla aynı olduğunu düşünüyorum, kendimizi hayatın keşmekeşine kaptırıp aradığımız şeyin ne olduğunu bilmiyoruz. Bazılarımız Govinda gibi inançlı olup, içimizde olan Tanrı’nın özüne ulaşmaya çalışıyoruz.
Siddhartha, kentteki yaşamında çocuk insanlara benzemeye başladığını fark edince, aradığı benliğin hala ne olduğunu bulamadı fakat ne aramadığını buldu ki bu da çok değerli. Biz de karşımıza çıkan insanlar, yaptığımız hatalar, okuduğumuz kitaplar, izlediğimiz filmler sayesinde benliğimizin ne olmadığını fark ediyoruz. Bu sayede büyüyüp, olgunlaşıyoruz; ne aradığımızı bulmamız kolaylaşıyor. Zor olan kısım da ne aradığını bulmakta. Çoğumuz, hayatımızın sonunda hala ne aradığımızı bile bulamıyoruz.
Siddhartha romanın sonunda kendi benliğine çok yaklaşmıştı, çünkü ne aramadığını bulmuştu; çocuk insanlara benzemek istemiyordu ya da aradığı şey Tanrı’nın özü değildi. Samanalar’dan da öğrendiği bazı beceriler de kendi benliğine yaklaşmasına yardımcı oldu. Sakinliğini koruyarak, sabrederek, nefesini kontrol ederek kendiyle baş başa kaldı.
Aradığımız benliği bulmanın en kolay yolu; yaşadıklarımızı yorumlamak, olan bitenleri kavramak ve düşünmek. Tıpkı Siddhartha’nın yaptığı gibi. Eğer aradığımız şey kendi özümüzse, daha sık kendimizle baş başa kalmalı, kendimizi dinlemeliyiz; neleri sevip, sevmediğimizi, nelerin canımızı sıktığını, bizi üzen ya da mutlu eden şeyleri. Daha sonrasında bunları değerlendirmeliyiz bu şekilde aradığımız benliği bulabiliriz.
Peki ne aradığımız benliğin ne olduğunu bulduk ama benliğimize nasıl ulaşacağız? Bu sorunun cevabını henüz ben de bilmiyorum, fakat birkaç fikrim var: Ne aradığımızı bulduktan sonra benliğimize ulaşmanın çok da uzakta olmadığını düşünüyorum. Ne istediğimizi biliyorsak geriye tek kalan onu içselleştirmek olmalı ki gerçekten istiyorsak bunu yapmak çok da zor olmayacaktır.
Bu kadar şeye rağmen bence önemli olan benliğini bulmaktan çok yolculuğunu dolu dolu geçirmektir. Aynı Siddhartha’nın yaşadıkları gibi; kendi benini bulmak için çıktığı yolda aşkı, bilgiyi, hikmeti, sevgiyi, ayrılığı, özlemi araması. Bazen karşısına bir varış noktası olmayan yollar da çıktı fakat bunlar da yolculuğun bir parçasıdır, hatta çok değerli bir parçası. Romanda da bu anlatılır herkes yolculuğunu farklı yollardan tamamlar fakat varılan nokta aynıdır.
N. BENLİOĞLU 10 D