Siddhartha, Hermann Hesse’nin, Budizm felsefesinin yönlerini işleyen 1922 yılında yayımlanmış eseridir. Bu kitapta ana karakter Siddhartha’nın, Budizm felsefesi üzerinden kendi benliğini oluşturmasını ve manevi huzuru ararken başından geçenler anlatılır.
Siddhartha, Brahman bir aileye ve onu seven saygın bir çevreye sahiptir. Her zaman meraklı ve araştırmacı kişiliğiyle çevresinde hep ön plandadır. Fakat bu araştırmacı kişiliği ona saygı kazandırsa da kendi içinde manevi bir boşluğa sebep olmaktadır. Bu manevi boşlukla artık başa çıkamayan Siddhartha, başta arkadaşı Govinda’ya olmak üzere ailesine Samanalara katılıp kendi benliğini kendini manevi dünyadan soyutlayarak aramaya karar verdiğini söyler. Başta babasıyla bunun zorluğunu tartışan Siddhartha, kararlılığını gösterir ve babasını ikna etmeyi başarır. Bunun üstüne babası oğlundan ayrılmanın üzüntüsünün yanında oğluyla gurur duyar ve oğluyla vedalaşır. Bu vedayla beraber Siddhartha kendi benliğini arama yolundaki ilk adımını atmış olur.
Samanaların yanında yaklaşık 3 yıl kalan Siddhartha onlardan belli şeyler öğrenir. Bunlar başlıca oruç tutmak ve sabretmektir. Samanalarla beraber bunca yıl geçiren Siddhartha belli bir süreden sonra Samanların kendilerini soyutlama ve geçici olan huzura erme yöntemlerini kendisi için yetersiz bulur ve kendi öğretisinin kendisi tarafından bulunması gerektiğine inanmaya başlar. Bunun üstüne Samanlardan ayrılarak kendi yolunu çizmeye karar verir.
Bu ayrılık sırasında da ünlü öğretisiyle beraber Gotama’nın ismi sokaklarda geçmeye başlar. Fakat artık Siddhartha hiçbir öğretiye tam anlamıyla inanmıyor kendi öğretisinin kendisi tarafından oluşturulması gerektiğini düşünüyordur. Bu nedenle Gotama ile karşılaşmasında neden ona katılmadığını ve eleştirisiyle ilgili düşüncelerini anlatan Siddhartha, ona hayran olmuş ve onun huzurunu görünce etkilenmiş bir şekilde yoluna devam eder. Ayrıca veda sırasında bu davranışıyla Gotama’nın övgüsünü kazanan Siddhartha için kendini yolunu arama düşüncesi daha da doğru gelmeye başlamıştır.
Siddhartha’nın bu karşılaşmadan sonraki durağı şehir olacaktır. Şehre gitmek için ırmağı geçmesi gerekir. Bu yolculuk sırasında kayıkçı Vasudeva ile tanışır. Vasudeva sakin ve dingin bir kişiliğe sahiptir. Bunu fark eden Siddhartha, içinden Vasudeva’nın bu durumuna hayran olur ve yolculuğuna şehirde devam eder.
Şehre geldiğinde Kamala adında bir kadınla tanışan Siddhartha bu kadından çok etkilenir. Onunla tanışmak ister. Kamala kitapta sevi sanatı öğreticisi olarak bahsedilmektedir. Siddhartha ondan sevi sanatının inceliklerini öğrenmek ister. Fakat Kamala bunun için Siddhartha’ya birkaç şart koyar. Bunlar: Parasının olması, ona güzel hediyeler alması, düzgün kıyafetler giymesi ve dış görünüşüne önem göstermesidir. Bunlar için Kamala, Siddhartha’ya iş bulur ve Siddhartha ticarete atılır. Başlarda iyi giden ve kişiliğini değiştirmeyen iş sonlara doğru benliğinin ve gurur duyduğu prensiplerini kaybeden Siddhartha belli bir süre sonra bundan çok rahatsız olmaya başlar ve Kamala’nın yanından ayrılmaya karar verir.
Siddhartha o kadar bunalmıştır ki artık çevresinde hiçbir şeyle ilgilenemez hale gelmiştir ve bu bunalımları sonlandırmak için kendini ırmağa bırakmanın en doğru karar olduğuna kanaat getirerek ırmağa gider.
Irmağa giden Siddhartha tam kendine bırakırken ırmaktan çıkan Om sesini duyar. Bu ses onu anılarında bir yolculuğa götürür ve neden bu yolculuğa çıktığını hatırlar. Bu nedenle bu fikirden vazgeçen Siddhartha o gün kalmak için bir yer ararken bir yandan eskiden tanıştığı Vasudeva’nın kulübesini fark eder ve ondan konaklamak için izin ister. Bu iki arkadaş gün geçtikce daha çok tanışırlar ve Vasudeva, Siddhartha’ya ırmağı dinlemesini ve ırmağın ona doğru yolu göstereceğini anlatır. Bunun üstüne gün geçtikçe ırmağın sonsuz akışı Siddhartha’nın gözünde daha da bir anlam kazanmaya başlar ve Siddhartha sonunda aradığı huzuru akan ırmakta görmeye başlar. Artık onun için mükemmel kavramı sadece iyiden ibaret değildir. İyiyi iyi yapanın içinde kötüleride barındırması olduğunu fark eden Siddhartha bu iki tezatlığın biri olmasa diğerinin de olmayacağını fark eder ve kendini yaptığı doğru ve yanlışlarla kabul etmeyi öğrenir.
Bence de kitabın en önemli ve değerli öğretisi budur. Kişi kendini iyi ve kötü yanlarıyla benimsemeli kötü yanlarında ders çıkarmalıdır. Bunu başaran kişi mutluluğa ve huzura kavuşacaktır çünkü yanlış yapmayan kişi doğrunun önemini ve kıymetimi anlayamaz. Doğruyu doğru iyiyi iyi yapan onların tam karşıt kavramlarıdır. Kısaca özetlemek gerekirse bizi biz yapan doğruyu bulmamızı sağlayan hatalarımız olmuştur.
C. ÖZKAYA 10 A