Siddhartha’da “Benlik Arayışı”

 

Bulunduğu kısır döngüden çıkıp yeni şeyler keşfetmeye çalışan, nirvana seviyesine ulaşmak isteyen Siddhartha ve bir yere kadar ona eşlik eden en yakın arkadaşı Govinda’nın yolculuğunun anlatıldığı -1921 yılında Herman Hesse’nin kaleme aldığı- “Siddhartha” romanında benlik arayışı veya “bir kimsenin öz varlığı, kişiliği, onu kendisi yapan şey, kendilik, şahsiyet”i [1]bulmak için çeşitli yollara başvurulmuştur. Bu durumu Samanalar, Gotama, “çocuk insanlar” ve ırmak üzerinden okuyabiliriz.

Uzun süren bir sorgulama aşamasından sonra manevi susuzluğu daha çok artan ana karakterimiz Siddhartha bu durumdan kurtulmak için evden ayrılmayı uygun görmüştür. İlk başta Samanalar olarak adlandırılan topluluğun yanına gidip belli bir süre orada yaşadıktan sonra düşünebilme, sabredebilme ve oruç tutabilme gibi yeni beceriler elde etmiştir. Fakat bu yeni beceriler, benliğinden sıyrılıp dışarı çıkmasına sonrasında da tekrardan eski haline dönmesine sebep oluyordu. Siddhartha bunu bir nevi vakit kaybı olarak görüyordu denebilir. Bu yöntemle bir yere varamayacağını düşünen Siddhartha o sıralar herkesin dilinde olan Gotama adındaki Buda’nın öğretisini dinlemeye karar verir. Öğretiyi her ne kadar beğense de bazı yerlerinde eksiklikler olduğunu düşünür ve bu öğretinin daha sonrasında kendi benliğini bulma yolunda ne kadar önemli bir rol oynayacağını bilmeden yeni şeyler aramaya devam eder.

Daha sonrasında sevi sanatını ona öğretmesi için Kamala adında bir kadınla tanışır. Ve bu kadın eğer sevi sanatını öğrenmek istiyorsa kendi parasını kazanabiliyor olması gerektiğini söyler. Bunun üzerine bir tüccarın yanında çalışmaya başlar. İlk başta kazandığı paradan çok insanları ne kadar mutlu ettiğini ve kibarlığı önemseyen Siddhartha yavaş yavaş maddi dünyanın acımasızlığına kapılır ve paradan başka bir şeyi önemsememeye başlar. Kendi benliğini tamamen kaybeder en kötüsü de para hırsından başka bir şey bilmez hale gelir ve o hep dalga geçtiği, maddiyat uğruna şahsiyetlerini kaybeden çocuk insanlara dönüşür.

En son olarak ise tüm bu yaşadıklarını yansıtan ve her şeyin farkına varmasını sağlayan bir ırmak ile karşılaşır. Irmağa baktığı zaman para hırsından dolayı ne hale geldiğini ve Govinda’nın öğretisinin aslında ne kadar da çok şeyin farkına varmasını sağladığını anlar. Meğer asıl benlik arayışı ondan kurtulmakla değil, insanın kendi yolunu izleyip en mutlu olduğu seviyeye ulaşmasıyla oluyormuş.

Ben de bu benlik arayışını kendi yaşamımdan bir örnekle açıklamak isterim. Benim için benliği bulmak, nirvanaya ulaşmak, yaşamımın geri kalanı boyunca mutlu olacağım bir meslek seçimi yapmak anlamına geliyor. Bundan birkaç ay önce artık bir bölüm seçmem gerektiğinin farkına varınca kafamda türlü türlü sorular oluşmaya başladı. Her yeni düşünce yeni bir sorgu unsuru haline geldi. Çeşitli meslek semineri videoları izledim fakat hala bir sonuç elde edememiş gibi hissediyordum. Mutlak başarıya ulaşmanın tek yolu mesleğinde uzmanlaşmış kişilerin yollarını mı izlemekti? Sadece tek bir doğru yol mu vardı? Tabii ki cevap “hayır”dı. Fakat bunun farkına varmak için epeyce sorgulamam gerekti hala da istediğim seviyeye ulaşmak için buna devam ediyorum.

Buradan çıkardığım sonucu kısaca özetlemek isterim. Her insan özeldir ve her insanın nirvana seviyesi farklıdır. Kimi için onu mutlu edecek mesleği bulmaktır, kimi için ise onu hep destekleyecek bir ruh eşi… Bu kişiden kişiye göre değişmektedir, bir kalıbı yoktur. Aksine bir kalıba sokmaya çalışırsak asla erişemeyeceğimiz bir unsurdur. Özetle herkes kendini, ne istediğini bilmeli ve ona ulaşma yolunda çaba sarf edip kendi yolunu bulmalıdır.

 

[1] (TDK. Erişim 12 Ocak 2021.https://sozluk.gov.tr)

 

E. BİNGÖL 10 A