Herman Hesse’nin “Siddhartha” romanında, Siddhartha’nın ailesini ve sonrasında arkadaşını geride bırakarak çıktığı benlik arayışı, bunu yaparken başına gelenler, bu arayış süresince fikirlerinin ve bakış açısının değişimleri anlatılır.
Üst sınıftan gelip çok rahat ve ayrıcalıklı bir hayat yaşayabileceğine rağmen ben’ini bulamamıştır. Brahmanların yanında öğrendikleri ona yetmez, çünkü onların aksine Siddhartha sorgular. Benliğin ne olduğunu, bunu nasıl bulup nirvanaya ulaşacağını, tanrının ne olduğunu… Samanalara katıldıktan sonra da istediğini elde edemeyen Siddhartha, bu arayışı öğretilerle değil deneyimlerle bulabileceğini fark eder. Çünkü kendi benliğini bir başkasının sözleri ve bilgileriyle bulamazsın, bu kişi benliğini bulmuş biri olsa bile. Kendi benliğini bulabilmek için kendi yolunu çizmek, kendi deneyimlerini kazanmak ve kendin bir sonuca ulaşman gerekir. Bu yüzden nirvanaya ulaştığı söylenen Gothama’nın yanına gittiğinde de onun öğretilerine katılmak istemez ve ona nasıl öğretilerle kişinin benliğini bulamayacağını anlatır. Siddhartha, her ne kadar Gotama’nın öğretilerine katılmasa da yanından ayrıldıktan sonra bir aydınlanma geçirir. Dünyadaki güzellikleri görmeye başlar ve hedefine ulaşmak için benliğini bulup yok etmek değil, benliğinin sesini dinlemesi gerektiğini anlar.
Sonrasında onun benliğinde büyük bir etkisi olacak olan Kamala ile tanışır. Her ne kadar öğretilere karşı olsa da Kamala’nın onun öğretmeni olmasını ve ona sevgiyi öğretmesini ister. Fakat Kamala’nın isteği üzerine Kamaswami’nin yanında tüccarlık işine giren Siddhartha yavaş yavaş çocuk insana dönüşmeye, samanalığını kaybetmeye ve benliğinin sesini duyamamaya başlar. Maddi dünya içinde kaybolan Siddhartha gördüğü bir rüya ile nasıl samanalığını kaybettiğini ve benliğinden uzaklaştığını anlar, kendinden iğrenir ve intihar etmek için ırmağa gider. İşte burada kaybettiğini düşündüğü benliğinin sesini duyar ve yolculuğuna geri dönmeyi başarır. Her ne kadar çocuk insana dönüşüp neredeyse benliğini kaybetmek acı verici olsa da Siddhartha bundan pişmanlık duymaz çünkü bunu deneyimlediği için artık çocuk insanlığın ne kadar kötü olduğunu anlayabilmiştir.
Siddhartha’nın son durağı ise kayıkçının dinlediği ırmaktır. Bu ırmak Siddhartha’nın öğretmeni olur ve ona dinlemeyi öğretir, ona her şeyin bütünlüğünü ve mükemmelliğini gösterir. Hiçbir şeyin tek taraflı olmadığını, kimsenin sadece günahkar ya da sadece Buddha yolunda ilerleyen biri olmadığını, her şeyi ayıran zamanın aslında var olmadığını ve bu yüzden her şeyin bir bütün olduğunu gösterir. Siddhartha da kayıkçının önceden bulduğu gibi burada benliğini bulur ve nirvanaya ulaşır. Onun için önemli olan düşünceler ve sözler değil, eylemlerdir. Dünyadaki her şeyin kendi mükemmellik standartına gelmesini beklemek ve bunu aramak yerine her şeyi olduğu gibi sevmeyi ve eşit saygı göstermeyi öğrenir, yerdeki küçük bir taşa bile. Mükemmelliği bu bütünlükte bulur.
Gotama’nın öğretileriyle nirvanaya ulaşacağını düşünüp onun yanında kalmayı seçen Govinda, kayıkçı ile Siddhartha’nın söylentilerini duyar ve ırmağa gider. Burada Siddhartha’ya nasıl benliğine kavuştuğunu sorar fakat Siddhartha samanaların yanından ayrıldığından beri dediği şeyin aynısını, kendi deneyimlerinin ve bulduklarını anlatmanın mümkün olmadığını söyler. Bir mükemmellik arayarak bir yere ulaşamayacağını, her şeyi olduğu gibi sevmesini, bütünlüğü ve bu bütünlüğün mükemmelliğini görmeyi öğrenmesi gerektiğini söyler. Govinda ise hala arayış içindedir.
Siddhartha’nın yolculuğunda onun benliğini etkileyen ve temsil eden bir sürü kişi vardır. Govinda, onun samana zamanını temsil eder. Hala bir arayış içindedir ve ömrünün sonuna kadar aramaya devam etmiş ve benliğini bulamamıştır. Kamaswami de Siddhartha’nın çocuk insana dönüşerek maddi dünyaya bağlanıp acı çeken halini, bencilliği ve maddeciliği temsil eder. Kayıkçı ise Siddhartha’nın benliğini bulmuş ve nirvanaya ulaşmış halini temsil eder. Sonunda mükemmelliği aramayı bırakıp dinlemeyi öğrenmesini sağlayan kişi de kayıkçı ve ırmağıdır.
A. BAYRAMOĞLU 10-A