Gözlerimi açtığımda yeniden doğmuştum. Ne dalgıç kıyafeti ne de oksijen tüpü vardı. Tertemiz bir suyun içinde vücudum ve ruhum tüm çıplaklığıyla duruyordu. Dipsiz deniz devasa sıradağları kaplıyordu. Yüzeye doğru yüzmeden önce bir süre suyun altındaki güzellikleri seyrettim. Denizin dışında olanları da keşfetmek için yüzeyde kalmış dağ tepelerinden birine çıktım. Daha önce hayal bile edemediğim doğallıkta ve güzellikte bir yaşam gördüm. Her şey görüntüsünden kokusuna kadar mükemmeldi. Deniz sonsuza uzanıyordu. Ufukta denizle birleşen gökyüzü masmaviydi. Tepede parlayan güneş denizin kapladığı dağların yüzeyde kalmış tepelerine yaşam veriyor, denizin temizliği ve güneşin ışıltısıyla dağların tepelerinde oluşan bitki yaşamı daha önce görülmemiş bir yeşillikle etrafa hayat ve sağlık saçıyordu. Etrafımdaki imkânsız mükemmellik beni sarhoş etmişti. Gözlerime inanamazken etrafımdan dev balinalar, kütlelerinin oluşturduğu yavaşlık ve ağırlıkla denizden çıkıp sonsuza doğru uçmaya başladılar. Her yerden sayısız balina çıkıyordu.
Günlerce hareket etmeden, yemek yemeden ve tek bir nefes bile almadan balinaların havada oklar gibi gidip gelişlerini hayranlıkla izledim. Bu gördüklerim harikaydı. Hayatın ve evrenin tüm sırları bu bilge yaratıklarda saklıydı. Uzun bir süre boyunca tek hareket yapmadım. Her şey durmuştu. Sadece onlar vardı. Sonra aralarından en yücesi diğerlerini yararak geldi ve bana yaklaştı. Bana devasa gözünü açtı. Bu göz inanılmaz bir komplekslikte çalışan milyonlarca kas ve dokudan oluşurken aynı zamanda tek görüşte her şeyin anlaşılabileceği kadar basitti. Bir makine kadar mükemmel çalışan ama ancak tanrının yapabileceği kadar organik bir hareketti bu gözün açılması. Gözünün içine baktım ve o an her şeyi gördüm.
Hayatı, ölümü, kendimi, değer verdiklerimi ve türümün dehşet verici seçimlerini. İnsanlığın batan gemisini ve onların arasından yükselen kendimi gördüm. Tek kelime etmeden ömürlere sığmayacak şeyler söylemişti. Sonra bana yüzgecini uzattı. Uçmaya başladık.
Rüzgar yüzüme çarpıyordu ve her saniye aydınlanıyordum. Yavaş yavaş ruhumun parçalandığını hissettim. Her darbede sanki içinde yaşadığım kabuk çatlıyordu ve her seferinde de daha fazla görüyordum. Son darbeyi alınca gemide bıraktığım insanların battığını gördüm. Artık onları kurtaramazdım. Ruhumun bağlarını koparıp balinalara katılmak için her şeyden kopmam ve kendimi serbest bırakmam gerekiyordu. İnsan olmak benim sınavımdı ve ben başından beri farklıydım. Artık özgürüm ve sonsuza kadar uçacağım.
Y. İMER / 11-A SINIFI